26 Eylül 2016 Pazartesi

Yaşam Amacı Üzerine Bir Geçmiş Yaşam Seansı


Geçmiş Yaşam Seansında danışanım kendini yıkık bir kente uzaktan bakarken buldu. Oraya bakarken kendini her şeyden uzakta hissediyordu. Bir sonraki sahnede danışanım, 20-25 yaşlarında bir kadın olduğunu fark etti. Çıplak ayakları ve çiçekli elbisesiyle dolaşıyordu. Kendini yalnız hissediyordu. Aslında kendi kendini izole etmişti ancak bu durum belli bir süreden sonra onu üzmeye başlamıştı.
Mesleğinin ne olduğuna baktığımızda, doğada bitkiler toplayıp bunlardan ilaç yaptığını keşfettik. İnsanlar uzakta yaşıyordu ve kısıtlı sayıda kişiye ulaşabiliyordu. Çünkü insanların onu kabul etmeyeceklerini düşünüyordu. Bu yüzden de kendini kapamıştı.
Zamanda ilerlediğimizde, bir kasabaya yerleştiğini fark ettik. Artık şifalı ilaçlar yapmıyor sadece bahçesiyle ilgileniyordu. Ancak zamanla kendini güçsüz ve işe yaramaz hissetmeye başladı. Sonunda hastalandı. Bir komşusu onunla ilgileniyordu. Komşusunun ilgisi onu hayata tekrar bağladı. İyileşti ve insanlara yardım etmeye başladı. 
Ölüm anına gittiğimizde 65 yaşlarındaydı, yanında çok sevdiği kocası vardı. Yıllarca insanlara yardım etmişti ve çok mutluydu.
Bu yaşamın dersi; karamsarca hareket edip, denemeden yargıya varmanın mutsuzlaştıracağıydı. Yaşam amacı ise sahip olduğu yetenekleri cesurca ifşa etmekti.
Yaşam amacımız bizim ruh suyumuz, can özümüzdür. Onu ifşa ettikçe, Dünya’ya ve ruhlara yaşam amacımızı hediye ettikçe, gerçekten var olmayı deneyimler tabiri caizse çiçek açarız.

Hepimizin yaşam amacımızı gerçekleştirmemiz dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder