2 Eylül 2015 Çarşamba
Neredeyim, neredeyiz?
Bazen hayat alt üst olur aslında alt üst olmaz sadece bizim "ideal" dediğimizin dışına çıkar her şey biz de çok bilmiş faniler olarak hayatı alt üst olmakla suçlarız. Oysa her şeyin bir sebebi vardır ve ilahi düzen hep yukarıya taşımak üzere hareket eder. Şems belki de bu nedenle "Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?" diye sorar…
İster ışık elçisi ister ışık işçisi deyin eğer görünenin bir alt tabakasını görmeye niyet ediyorsanız her şerde bir hayır olduğuna inanıyor ve bunu arıyorsanız belli bir noktadan sonra isyankar tutumları, kurban rolünü üstlenmeyi şımarıklık olarak adlediyor ve olabildiğince dengede kalmaya çalışıyorsunuz demektir. Dengede kalmak durağan bir hayatınız olduğu, ilişkilerinizin tekdüzeleştiği anlamına gelmez. Sizin daha sakin, daha sade, daha tutarlı olabilmek için çaba sarfettiğiniz anlamına gelir sadece…
Dengede kalabilmek ruhen, zihnen ve bedenen ne yaşadığınızın bilincinde olmak tepkilerinizi kendi süzgecinizden geçirip verebilmektir. En azından fevri davransanız bile sonrasında muhakeme edip verdiğiniz tepkilerin size anlatmaya çalıştıklarını fark edebilmektir.
Kimsenin hayatı kolay değil, her birimizin senaryosu ince ince oyalanmışken yaşadıklarını dört işlem kolaylığında beklemek sahici olmaz zaten. Şükürler olsun ki zihnimizin çok ötesinde bir düzen var ve sürprizlerle dolu senaryolar bizi her seferinde şaşırtmayı başarıyor. Böylece görmenin, fark etmenin ve varolmanın farklı boyutlarını yaşayabiliyoruz, bazen benzer bazen aynı durumlarda, duyumlarda, olaylarda, insanlarda…
Karşılaştırmayı bırakıp kendi hayatımıza yöneldikçe anlıyoruz aslında karşılaştırmanın çok da mümkün olmadığını. Aynı kişi kimi için "melek" kimi için "şeytan" ise salt bir gerçekten söz edemeyiz ki zaten. Her birimizin ve her bir şeyin rengi yanar dönerli, bazen kırmızı, bazen mor, bazen sarı…
Bize görünen renklerin arkasında beyaz olduğunu kendimize hatırlatmak yaşadıkça ince ince işlenmiş, bize özel dikilmiş bu yaşamı onurlandırmak, yaşama sahip çıkmak mümkün oluyor.
Dekorlar, senaryolar tepetaklak olduğunda, yerini yurdunu hatırlayamadığında buranın da beyaz buranın da ışık olduğunu hatırla. Hayatın yeni bir aromasını sana tatırmaya çalıştığını hatırla. Gözlerin kapansın, gönül gözün açılsın. Senaryoların ardından sonsuz ışık parlasın. Sen kendini ışığın kollarına ve yalnızca ak.
Etiketler:
gerçeklik,
ilahi düzen,
kişisel gelişim,
ruhsal dönüşüm,
spiritüel,
yaşam dersleri
10 Ağustos 2015 Pazartesi
Işık paylaştıkça artar...
Çok sevdiğim Ruhsal Dönüşüm Rehberliği öğrencimin benimle paylaştığı iki güzel deneyimi sizinle de paylaşmak istedim…
Canım
hocam merhaba
Bugün yaşadığım
bir olayı size anlatmak istedim. Öğle saatlerinde birkaç işimi halletmek üzere
dışarı çıktım. Yürürken bir aksesuar mağazası dikkatimi çekti. Aslında hiç öyle
bir niyetim yoktu. İçeri girdim.Kolyelere bakarken bir kadın yanıma yaklaştı.
-Affesersiniz
hanımefendi,ben tatile çıkacağım da kendine bir siyah bir elbise aldım. Fakat
hangi kolyeyi almalıyım karar veremedim. Yardımcı olabilir misiniz acaba,dedi.
-Tabi
seve seve,dedim.
İnceden
bir süZdüm kadını. Maksadım tarzını anlayabilmekti.
Hoş,sade,muzip
bir mizaca sahip ufak tefek ,elli yaş üstü bir kadındı.
Kolyelere
bakmaya başladık beraber.Önce siyah,içinde mavi boncukları olan bir kolye
seçtim. Çok beğendi. Fakat iç sesim,hayır onun tam içine sinmedi deyince.. Biz
başka bir alternatif daha bakalım en iyisi dedim. Onu da kabul etti. Bu sefer
uçuk pembe bir kolye seçtim,onu da çok beğendi. Bu Sırada sürekli, iyi ki yardım
etmeyi kabul ettiniz. Yoksa ben asla beceremezdim,diyor bana. Yine iç sesime
güvenerek, hiç alakası olmayan bir kolye seçtim. Onu da kabul etti. O an ona ne
gösterirsem göstereyim kabul ediyordu. Sonra dedim ki; lütfen eğer içinize
sinmiyorsa bunu bana söyleyin.
Ben
kendimi ön plana çıkarmayı da hiç sevmem.. Sanki öyle olursa insanlar benden
uzaklaşır gibi gelir hep,dedi.
Ben de: eğer
o insanlar sizi olduğunuz gibi kabul etmiyorsa zaten gitsinler hayatınızdan. Sırf
öyle istiyorlar diye kendinizi kısıtlayarak asıl siz kendinizden uzaklaşıyorsunuz,deyiverdim
bir anda..
Güldü.
Çenemi okşadı ve devam etti:
-Yıllarca
İstanbul ve Doğuş üniversitesinde akademisyen olarak görev yaptım.Sonra emekli
oldum. O zamanlarda öyleydim hala öyleyim. Insanlar ön planda olursam uzaklaşırlar
benden düşüncesi hep vardı bende,dedi.
Artık
olmasınız o zaman.. Bir deneyin. Denemekten birşey kaybetmezsiniz dedim.
Tamam söz
deneyeceğim,dedi gözlerinin içi parlayarak.
Sonra
koyu mavi renkte bir kolye,bileklik ve küpe seçtik.
Tam ayrılırken,
sol elimi sıkıca tuttu ve iyi ki sizinle karşılaştım bugün.. Herşey için çok teşekkür
ederim,dedi. Sonra sol kolumdaki dövmeye bakıp, kelebek mi o dedi. Hayır,melek
dedim. Gözümün içine bakıp,sizin gibi yani dedi.
O kadar
mutlu hissettim ki kendimi,tarifi yok. Ayaklarım yere basmıyor saatlerdir.
Kadının
sandığı kelebek (kimimila) sizdiniz. Ve üzerimde mor renkli bir elbise vardı.
Ben yaşam
amacım olan bir kalbi daha sevgiyle özgürleştirdim bugün galiba..
Bu yolda ışığım
olduğunuz için varlığınıza şükürler olsun. Sizi içten duygularla seviyorum ve sıcacık
sarılıyorum.
smile
ifade simgesi
Melek
hocam merhaba
İki gün
önce yaşadığım,fakat şimdi yazma gereği duyduğum bir olayı sizinle paylaşmak
istedim.
Biliyorsunuz
sizinle ilk konuşmam eski bir aşk hikayesiyle başlamıştı.
Bundan
dört yıl önce aşk hayatımla ilgili yaşadığım bir travmayı anlatmış,bununla
ilgili sizden yol göstermenizi istemiştim. Siz de o zamanlar beni hiç tanımadığınız
halde sevgi dolu bir cevap göndermiş,yoluma ışık olmuştunuz,hem de hiçbir çıkar
gözetmeksizin.. Hala bu konuda şükran duyuyorum size...
Geleyim
asıl konuya...
Iki gün
akşam saatlerinde telefonum çaldı. Bilmediğim bir numara olmasına rağmen,açtım
telefonu..
(İşim
gereği bilmediğim numaraları da açmak zorunda kalıyorum bazen)
Açar
açmaz yabancı gelmeyen sesi tanıdım. Bana kendimi değersiz hissettiren,
terkedilme, ihanet gibi duyguları yaşayan eski aşkımdı telefonun ucundaki ses..
Şaşırdım tabi.. Dört yıldır hiçbir şekilde iletişim kurmuyorduk. Zaten onun da
benim de hayatımızda başka insanlar var. Beklemediğim bir an'da arayıp, dört yıl
önce ki "neden" sorularının cevabını bana şuan telefonun diğer ucunda
sıralıyordu. Hem de bu sefer ben sormadan..
Ve onun
için ne kadar özel olduğumdan bahsediyordu.
Konuşma
ilerlerken şehirlerarası yolda araba kullandığını söyledi. Aradan çok zaman
geçmeden de konuşmayı kesip " şuan ne olduğunu anlatsam,inanmazsın. Hayatımda
ilk defa böyle bir an'a şahit oluyorum" dedi.
"Ne
oluyor,iyi misin?" diye sorduğumda gelen cevap beni bir kez daha şaşırtırken,tüm
tüylerimi de diken diken etti.
"Şuan
arabamı kelebekler istila etti. Yüzlerce kelebek var. Görsen şaşırır kalırsın.
Nereden çıktılar birden anlamadım." dedi.
Ona o an'ı
eğer çekebilirse videoya çekip bana göndermesini söyledim. Denedi. Fakat
kelebekler videoda görünmediği için çekemediği cevabını aldım.
Telefonu
mutlaka görüşelim diyerek kapattık.
Eskinin
kapımı çalması,artık tamamlanmak istemesi. Çünkü yarım kalmıştı. Bu hikaye nasıl
tamamlanacak bilmiyorum. Akışa bıraktım,yaşayıp göreceğim.
Bildiğim
tek birşey var. Meleklerim bana her seferinde işaret olarak kelebek figürleri
yada mutlaka kelebek konulu cümlelerle işaret gönderiyor. Meleklerimden gelen
sembol net. (Size daha önce de Yaşadığım bir olayı yazmıştım. Orada da
kelebekler vardı hatırlarsanız. Bunların içinde yazmadıklarım da var tabi.)
Ayrıca
hatırlarsanız katıldığım EKD seansında "kendini değersiz hissetme"
konusunda dizim yaptırmıştım. Bu nedenle kendimi değersiz hissettiren eski aşkımın
beni yıllar sonra araması da tesadüf değil.
Yolumuzun
kesişmesi asla tesadüf değil.
Başta
varlığınız olmak üzere herşeyinize şükrediyorum.
Işık
tuttuğunuz her yol sizi daha çok parlatsın.
Sizi
seviyorum.
Etiketler:
ışık,
kimimila,
mucize,
ruhsal dönüşüm rehberliği
28 Temmuz 2015 Salı
Evrensel Karmik Dizim Danışan Mektubu
Evrensel Karmik Dizim çalışmasını bir süredir heyecan ve şükranla deneyimliyoruz.
Kocası ile ilişkisi konusunda dizim yaptıran çok sevgili danışanımdan gelen mesajı aynen paylaşıyorum:
Açıkçası aramızdaki duvar gerçekten kalktı orada siz "anda kalmama engel olan" dediniz ya işte bu vuruş noktasıydı. Zira geçen hafta aynı bunu düşündüm çünkü anda kalmamı engel olan geçmişe gittiğim tek konu buydu ve şükürler olsun ki şifalandı. Hani dediniz ya annenle arkadaş olma, annesi olma, çocuğu ol diye, dün annem bana kendisiyle ilgili bir şey sordu ben de ona artık ben soracağım sen cevaplayacaksın anneciğim çocuk benim dedim. Adım da attım bugün eşime hediye alıp paket yaptırdım her zaman oğluna alırsın zaten dediği bir şeyi bu sefer sadece ona aldım. Çok mutlu oldu. Zannedersem taşlar yerine oturdu. Tekrar teşekkürler.
Etiketler:
ekd,
evrensel karmik dizim,
kimimila,
kişisel gelişim,
ruhsal dönüşüm
22 Temmuz 2015 Çarşamba
Birlik Bilinci Mesajı - 3 Temmuz 2015
Birleştikçe 1’leşiyorsun. Karanlık ve
aydınlıkla, korku ve sevgiyle, kabulle, herkes ve herşeyle birleştikçe, bire
dönüşebilirsin sadece. Aksi halde bir sadece senin kendi dünyanla bir olmandan
ibaret kalır dünyevi şeyleri yaratabilir bilgi alabilir ve paylaşabilirsin ama
sadece bir top gibi dönersin. Oysa dünya döndükçe yol alır, mesafe kat eder. Bunun
için Dünya ile evren ile uzay ile boşluk ile dengede olman onları hissedip
onlarla var olman gerekir. Söyle ne istiyorsun? Sihirlerle dolu bir yaşam mı
yoksa mucizelerin farkına varmak mı? Gün gelecek öyle şükredeceksin ki bir
bakmışsın şükürler normal olmuş, mucizeler sıradan artık mucizelere daha
sevinmeyeceksin çünkü nefesin ve nefsin mucize olduğunu bilecek sadece O’na 1’e
yöneleceksin. Katıksız, konsantre 1’e.
Tüm kıyafetler, sahneler, zevkler fazlalık
gibi gelecek, kalbindeki sevgi sana her şeyi verecek. Kuru bir ekmek saf
sevgiyle besleyecek bir yudum su şifa getirecek. Zihnin, beynin, ruhun, bedenin
“Ya Allah” diyecek.
Önce korkacaklar senden, çünkü gerçekler hep
korkutur. Sonra sende karşılıksız olan saf enerjiyi deneyimleyecekler.
Karşılıksız olan neden karşılıksızdır bilir misin? Çünkü onun gözü kördür öyle
bir 1 olmuştur ki almak/vermek sadece olmak olmuş, tıpkı nefes alıp verdiğinin
farkına varmadan yaşaman gibi. Bir şeyin üstüne düşüyorsan eğer o şeyin
enerjisi düşer. İşte bu nedenle rahipler mandalaları bozar, siler. Sadece olmak
ise bahsolunan, normalleşir, dinginleşir her şey. Dizginler hafifletilince at
dört nala gider. Sen şimdi dizginlerini sıkıyor, kontrol bende diyorsun ya işte
o zaman kendini hapsediyorsun sınırlılığa.
Sınır dediğin şey Allah’ın “ol” demesine engel
olur.
Dileklerin duyulmaz gerçekleşse de umduğun
gibi olmaz. Çünkü muhteviyatındaki sevgi saflığını bırakmış senin korku
kaynaklı amaçlarınla yıkanmış.
İşte o nedenle önce sınırları, kontrollerini
kaybetmeli insan, yüksekten bırakmalı kendini ki Allah kavrayabilsin bedenini.
Sonra gökyüzündeki hiçlikle harmanlanmalı mavilere karışıp kendine bir ton
almalı, bırakmalı. Soymak, soyunmak çıplaklıktan yokluğa döndükçe 1 olmak.
Kulakları sözleri değil evrenin titreşimini duymalı. Gözleri olanı değil 1’i
görmeli. Dudakları sadece O’nu tezahür etmek için dökmeli kelimelerini. Elleri
dokunabildiği için değil sevgi ve şükran için dokunmalı. Ve yüreği hedeflerine
değil aşka tutsak olmalı. İzlemeli, dinlemeli, hissetmeli, keşfetmeli kendini,
evrenini. Yaratmalı, yaşatmalı, var etmeli, onu yaratan, onu yaşatan, onu var
eden Yaran’ı.
Etiketler:
birlik bilinci,
farkındalık,
kimimila,
kişisel gelişim,
ruhsal dönüşüm,
tekamül
17 Temmuz 2015 Cuma
Hiç’in Öyküsü
Bayramlar sanırım insanlara şükretmeyi,
paylaşmayı ve bir arada olmanın güçlü enerjisini hatırlatmak için varlar...
Şükrettiğimiz, sevgiyi paylaştığımız ve sevgiyle bir arada olduğumuz bir bayram
olsun.
Bu sabah erkenden kalktım ve meditasyon yapıp
şükür duamı ederken anneannemin anlattığı hiç masalını hatırladım. Belki de
selam gönderdi bana yuvadan...
Diyarlardan birinde bir hükümdar varmış,
hükümdarın da üç kızı.
Bir gün kızlarına sormuş beni ne kadar
seviyorsunuz diye.
En büyük kızı babacığım sizi altınlar,
elmaslar ve tüm değerli taşların değerinden de fazla seviyorum demiş. Hükümdar
bu cevap karşısında çok mutlu olmuş.
Ortanca kız babacığım sizi güller, sümbüller,
tüm çiçeklerin güzelliğinden de fazla seviyorum diye yanıtlamış. Hükümdarın
gururu okşanmış.
Küçük kız ise babacığım sizi hiç kadar
seviyorum demiş.
Bu cevap karşısında aniden sinirlenmiş ve “beni
hiç kadar seven bir kızım olamaz beni derhal bu sarayı terk et” demiş.
Kız perişan bir halde sarayı ve o diyarı terk
edip yollara düşmüş. Bambaşka bir diyara
gelmiş ve bu diyarın şehzadesi ile tanışıp evlenmiş.
Yıllar geçmiş bir gün babasının
hükümdarlığının bir savaşta mağlup olduğu hükümdarın destek için başka hükümdarlığı
ziyaret ettiği haberini almış.
Bir süre sonra da babası kızın yaşadığı diyara
gelmiş.
Kızın kocası, kızın babası adına bir yemek
düzenlemiş. Kız mutfağa kesin talimat vermiş yemeklerin hiç birinde tuz
olmayacak diye ve davete katılmamış.
Uzun yoldan gelen hükümdar hayli açmış.
Sofradaki binbir çeşit yemek onu iyice acıktırmış ve iştahlar çatalına
sarılmış. Ancak hangi yemeğe doğru çatalını salla büyük bir hayal kırıklığı
yaşamış. Çünkü hepsi tuzsuz, hepsi tatsızmış. En sonunda dayanamamış ve
şehzadeye sormuş yemeklerinizin görüntüsü çok güzel ama tatlarında bir gariplik
var nedendir diye. Şehzade perdenin ardından onları izleyen eşine dönmüş. Kız
hafif bir gülümseme ve gözlerindeki buruk bir özlemle içeri girmiş. Tuzun bir
adı da hiçtir babacığım ve öyle değerlidir ki her şeye tadını tuzunu verendir,
işte ben sizi yemeklerdeki tuz kadar seviyorum, elmaslar ya da çiçeklerle
kıyaslandığında değersizmiş gibi görünen tuz kadar.
Hükümdar kızına özlemle ve mahcupça sarılmış.
Ve masalın sonunda herkes mutlu mesut yaşamış.
Hayatımızdaki dualite bizim ışığı ve sevgiyi
çok daha net fark etmemize vesile oluyor. Tuz şekeri, şeker tuzu görünür
kılıyor. Varlık hiçliği, hiçlik yokluğu...
Yüce Yaradan’ın bize bahşettiği ve
bahşetmediği her şey ve hiçbir şey için şükürler olsun.
Hayatımıza tuzlu ve tatlı tadını katanlara şükran
dolu bir şeker bayramı olsun.
7 Temmuz 2015 Salı
Kimimila Üç Yaşında
Altın Çağ'ın kapılarının açıldığı 2012 yılında 8 Temmuz'da doğdu Kimimila… Işık ve sevgi yolunda ruhlarla buluşmak, onların ruhsal dönüşümlerine yoldaş olup, destek verebilmek için. Kimimila artık üç yaşında. Kimimila ile beraber olan ruhsal dönüşüm yolculuğumda yüzlerce ışık dolu yürekle tanıştım, onların hayatlarındaki mucizelere tanıklık ettim. Ruhsal rehberlerim ve bedenlenmiş öğretmenlerim bana bambaşka boyutların kapılarını açtı. Eski adıyla Beyaz Yoga yeni adıyla Hara Yoga bana ve pek çok ışık yaratıcısına yuva oldu, gerçekleştirdiğimiz 100'e yakın seminer ruhsal dönüşüm yolculuğunda ışık oldu. Geçtiğimiz yıl Eylül ayında Büyük Kulüp ile kesişti yollarımız, Kulüp'teki bütün kurslar tatile girdi biz halen devam ediyoruz. Ruhsal dönüşüm rehberliği ve QHHT regresyon seanslarıma bir yenisi Evrensel Karmik dizim eklendi, EKD için gerçekleştirdiğimiz her buluşma bize yepyeni şeyler hatırlatıyor, şifa oluyor. İlk kitabım İçimizdeki Kelebek halen okuyucuyla buluşuyor, ikinci kitabım ise kendine bir yayınevi arıyor. Ruhsal Dönüşüm Rehberliği Terapistlik eğitimi 3. grubuyla devam ederken, eğitimin ileri seviyesi için son düzenlemeler yapılıyor.
Ben ise yaşam amacımı ifşa edebilmemin ve her gün bu yolda ilerleyebilmemin minnetini yaşıyorum. Kimimila için pek çok hayalim var başka bir boyutta gerçekleştiğine ve doğru zamanda burada da gerçekleşeceğine inandığım. Dilerim sevgi dolu, ışıl ışıl olan ailemiz her geçen gün biraz daha büyür, tanıklık ettiğim mucizeler katlanarak artar.
Kimimila'yı ve tüm bu güzellikleri bana nasip ettiği için Yaradan'a şükürler olsun. Canım Kimimila'm seni seviyorum, varlığın için teşekkür ederim :)
Etiketler:
doğumgünü,
kimimila,
kişisel gelişim,
spiritüel,
yaşam amacı
QHHT Seansı ve Yüksek Benlik'ten Gelen Teyit
Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiğimiz seansta, danışanımın şifalandırmak istediği konu ikili ilişkilerdi. Henüz bu konuda hiçbir deneyim yaşamamıştı ve bunun sebebini merak ediyordu. Trans öncesi gerçekleştirdiğimiz sohbet esnasında iş odaklı olduğunu ve aşırı mükemmelliyetçiliğini fark ettik. Öyle ki uzun zamandır tatile çıkmıyordu çünkü o tatildeyken önemli bir gelişme olmasından ve geride kalmaktan korkuyordu. Hatta bu nedenle genelde mesaiye kalıyor neredeyse şirketi o kapatıyordu.
Gittiğimiz geçmiş yaşamda kendini Amerikalı bir kadın olarak gördü, üniversitede kocasıyla tanışmıştı. Kendisinin de başarılı bir eğitimi varken o kocasının ön planda olmasını kabul etmişti ve kocasının işi nedeniyle expat olarak Afrika'ya gitmeyi kabul etti. Kocasıyla ilişkisi harikaydı birbirlerini çok seviyorlardı. Afrika'da kocası üst düzey bir yetkiliydi, kendisi de oradayken oradaki yerel halka yardımcı olmaya çalışıyordu. Bir gün minik bir uçağa bindiler ve uçak bir adaya düştü.
Kadın kocasını ve uçağı aradı. Uçağın parçalarına ve pilotun ölü bedenine ulaştı ama kocasını bulamadı. Uzun bir zamandan sonra açlık susuzluk nedeniyle bilincini kaybederek ışığa geçiş yaptı.
Yüksek Benlik ile buluştuğumuzda danışanıma verilen en etkileyici cevap bazen arka planda kalmanın da iyi bir şey olduğu yönündeydi. Onun sürekli ön planda olmak istemesinin nedeni ise içten içe yaşadığı değersizlik hissiydi sadece başarılı ve ön planda olursa sevilebileceğine inanıyordu ve artık bu inancının şifalanma vakti gelmişti. Önce kendine daha çok zaman ayıracak hayatına işinin dışında yeni alanlar etkileyecekti insanlara yardım etmek, hobilerini gerçekleştirmek gibi. Böylece kendinin değerini fark edecekti. İkili ilişkilerdeki dönüşüm o kendini sevince zaten kendiliğinden başlayacaktı.
Tüm sorularımıza cevap alıp, şifa enerjisiyle buluştuktan sonra seansı bitirdik. Danışanım gözlerini açıp kendine gelince "bunlar gerçek miydi yoksa ben mi uydurdum" diye sordu. Böyle durumlarda genellikle danışanın Yüksek Benlik'ten bir teyit istemesini söylerim çünkü çoğu zaman ben ne kadar anlatsam da zihin inanmak istemediği için etkili olmaz. Danışanımla vedalaştıktan yaklaşık 3 saat kadar sonra Yüksek Benlik'in cevabı gelmişti.
Danışanımın Amerikalı bir arkadaşı Afrika'ya expat olarak gidiyordu ve ona mesaj atmıştı :)
Işık ve sevgiyle kalın.
Damla
21 Haziran 2015 Pazar
21 Haziran Güneş'in ve Babaların Günü
***Bu sabah meditasyon sırasında gelen mesajı aynen paylaşıyorum Bir ve Bütünün hayrına olsun!
Işığını hisset
Çoğu zaman karanlığınızı fark edip onu
dönüştürmek, onu ışıkla dengelemek üzerine çalıştınız şimdiye dek. Hep
aynalıkların düşük titreşimlerine odaklandınız, daha iyi olmak, daha çok ışık
yaymak için. Artık dengeler yavaş yavaş beliriyor, sizler ışığı seçerken bir
yerlerdeki karanlık da dönüşerek var olmaya devam ediyor.
Dünya’ya bakın, kendinizi göreceksiniz.
Dağlarda büyüklüğü, gücü dimdik ayakta durmayı, denizlerde akmayı, gel ve
gitlere rağmen hep var olmayı, ağaçlarda şifayı yaymayı, çiçeklerde her bir
rengin her birinin güzelliğini, yeryüzü ve gökyüzünün bir olmasında dünya ve
ilahi olanla bir olabilmeyi... Ve daha nicelerini. Ve yine göreceksiniz ki
karanlık ve aydınlık da eşit dünyada ne bir salise az ne bir salise fazla. İşte
bundandır ki aslında karanlık ne iyi ne de kötüdür aydınlıktan ikisi de bir
olma yolunda ilerleyenlere yol olur, destek olur, vesile olur.
Bugün gündüzün geceden en uzun olduğu gün,
bugün aydınlığın kutlandığı Güneşin tüm güzelliyle ortaya çıktığı gün. Bugün
artık karanlıkları dönüştürmeye değil, aydınlıkları fark etmeye vesile olacak
gün.
2012’de kapılar açıldı, dönüşüm hızlandı ve
karanlığın farkındalığı, karanlığın aydınlığa dönüşümü arttı. Artık sıra
aydınlığın farkındalığında. İçinizdeki ışığın, sevginin ve bunlarla ne
yapabileceğinizin farkına varma zamanı şimdi. Çoğu zaman karanlık yönleri
bulmak daha kolay geliyor sizlere çünkü onları dönüştürmek, şifalandırmak sizin
tabirinizle “değiştirmek” için kimi zaman savaşıyor, kimi zaman uğraşıyorsunuz,
bazılarınız hala “kurban” rolünü seçtiğinden fark ettikleri her karanlık
onların bu rolünü güçlendiriyor külkedisinden sindrellaya dönüşmek hoşuna
gidiyor. Oysa aydınlığı görmek her daim mükemmel olduğunu, mucize olduğunu ve
neler yapabileceğini fark ederek yaşamak demek. Artık sıra ışığı kabul edip onu
öne çıkarmakta. Ona odaklanarak adım atma. Işığı artırmak, çoğaltmakta.
İçinizdeki gücün tam ve bütün olarak dışınıza çıkmasına izin vermekte.
İşte bugün buna niyet edebilir,
deneyimlerinizin bir sonraki adımına geçiş yapabilirsiniz. “Işığı ve sevgiyi
Dünya’da ifşa etmem için sonsuz ve sınırsız olasılıklar nelerdir?” sorusu
adımlarınızın pusulası olsun.
Etiketler:
21 Haziran,
babalar günü,
dişil enerji,
eril enerji,
güneş,
meditasyon,
ruhsal dnüşüm,
spiritüel
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)