2 Eylül 2015 Çarşamba

Neredeyim, neredeyiz?


Bazen hayat alt üst olur aslında alt üst olmaz sadece bizim "ideal" dediğimizin dışına çıkar her şey biz de çok bilmiş faniler olarak hayatı alt üst olmakla suçlarız. Oysa her şeyin bir sebebi vardır ve ilahi düzen hep yukarıya taşımak üzere hareket eder. Şems belki de bu nedenle "Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?" diye sorar
İster ışık elçisi ister ışık işçisi deyin eğer görünenin bir alt tabakasını görmeye niyet ediyorsanız her şerde bir hayır olduğuna inanıyor ve bunu arıyorsanız belli bir noktadan sonra isyankar tutumları, kurban rolünü üstlenmeyi şımarıklık olarak adlediyor ve olabildiğince dengede kalmaya çalışıyorsunuz demektir. Dengede kalmak durağan bir hayatınız olduğu, ilişkilerinizin tekdüzeleştiği anlamına gelmez. Sizin daha sakin, daha sade, daha tutarlı olabilmek için çaba sarfettiğiniz anlamına gelir sadece
Dengede kalabilmek ruhen, zihnen ve bedenen ne yaşadığınızın bilincinde olmak tepkilerinizi kendi süzgecinizden geçirip verebilmektir. En azından fevri davransanız bile sonrasında muhakeme edip verdiğiniz tepkilerin size anlatmaya çalıştıklarını fark edebilmektir. 
Kimsenin hayatı kolay değil, her birimizin senaryosu ince ince oyalanmışken yaşadıklarını dört işlem kolaylığında beklemek sahici olmaz zaten. Şükürler olsun ki zihnimizin çok ötesinde bir düzen var ve sürprizlerle dolu senaryolar bizi her seferinde şaşırtmayı başarıyor. Böylece görmenin, fark etmenin ve varolmanın farklı boyutlarını yaşayabiliyoruz, bazen benzer bazen aynı durumlarda, duyumlarda, olaylarda, insanlarda
Karşılaştırmayı bırakıp kendi hayatımıza yöneldikçe anlıyoruz aslında karşılaştırmanın çok da mümkün olmadığını. Aynı kişi kimi için "melek" kimi için "şeytan" ise salt bir gerçekten söz edemeyiz ki zaten. Her birimizin ve her bir şeyin rengi yanar dönerli, bazen kırmızı, bazen mor, bazen sarı
Bize görünen renklerin arkasında beyaz olduğunu kendimize hatırlatmak yaşadıkça ince ince işlenmiş, bize özel dikilmiş bu yaşamı onurlandırmak, yaşama sahip çıkmak mümkün oluyor.
Dekorlar, senaryolar tepetaklak olduğunda, yerini yurdunu hatırlayamadığında buranın da beyaz buranın da ışık olduğunu hatırla. Hayatın yeni bir aromasını sana tatırmaya çalıştığını hatırla. Gözlerin kapansın, gönül gözün açılsın. Senaryoların ardından sonsuz ışık parlasın. Sen kendini ışığın kollarına ve yalnızca ak.

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Işık paylaştıkça artar...


Çok sevdiğim Ruhsal Dönüşüm Rehberliği öğrencimin benimle paylaştığı iki güzel deneyimi sizinle de paylaşmak istedim…
Canım hocam merhaba
Bugün yaşadığım bir olayı size anlatmak istedim. Öğle saatlerinde birkaç işimi halletmek üzere dışarı çıktım. Yürürken bir aksesuar mağazası dikkatimi çekti. Aslında hiç öyle bir niyetim yoktu. İçeri girdim.Kolyelere bakarken bir kadın yanıma yaklaştı.
-Affesersiniz hanımefendi,ben tatile çıkacağım da kendine bir siyah bir elbise aldım. Fakat hangi kolyeyi almalıyım karar veremedim. Yardımcı olabilir misiniz acaba,dedi.
-Tabi seve seve,dedim.
İnceden bir süZdüm kadını. Maksadım tarzını anlayabilmekti.
Hoş,sade,muzip bir mizaca sahip ufak tefek ,elli yaş üstü bir kadındı.
Kolyelere bakmaya başladık beraber.Önce siyah,içinde mavi boncukları olan bir kolye seçtim. Çok beğendi. Fakat iç sesim,hayır onun tam içine sinmedi deyince.. Biz başka bir alternatif daha bakalım en iyisi dedim. Onu da kabul etti. Bu sefer uçuk pembe bir kolye seçtim,onu da çok beğendi. Bu Sırada sürekli, iyi ki yardım etmeyi kabul ettiniz. Yoksa ben asla beceremezdim,diyor bana. Yine iç sesime güvenerek, hiç alakası olmayan bir kolye seçtim. Onu da kabul etti. O an ona ne gösterirsem göstereyim kabul ediyordu. Sonra dedim ki; lütfen eğer içinize sinmiyorsa bunu bana söyleyin.
Ben kendimi ön plana çıkarmayı da hiç sevmem.. Sanki öyle olursa insanlar benden uzaklaşır gibi gelir hep,dedi.
Ben de: eğer o insanlar sizi olduğunuz gibi kabul etmiyorsa zaten gitsinler hayatınızdan. Sırf öyle istiyorlar diye kendinizi kısıtlayarak asıl siz kendinizden uzaklaşıyorsunuz,deyiverdim bir anda..
Güldü. Çenemi okşadı ve devam etti:
-Yıllarca İstanbul ve Doğuş üniversitesinde akademisyen olarak görev yaptım.Sonra emekli oldum. O zamanlarda öyleydim hala öyleyim. Insanlar ön planda olursam uzaklaşırlar benden düşüncesi hep vardı bende,dedi.
Artık olmasınız o zaman.. Bir deneyin. Denemekten birşey kaybetmezsiniz dedim.
Tamam söz deneyeceğim,dedi gözlerinin içi parlayarak.
Sonra koyu mavi renkte bir kolye,bileklik ve küpe seçtik.
Tam ayrılırken, sol elimi sıkıca tuttu ve iyi ki sizinle karşılaştım bugün.. Herşey için çok teşekkür ederim,dedi. Sonra sol kolumdaki dövmeye bakıp, kelebek mi o dedi. Hayır,melek dedim. Gözümün içine bakıp,sizin gibi yani dedi.
O kadar mutlu hissettim ki kendimi,tarifi yok. Ayaklarım yere basmıyor saatlerdir.
Kadının sandığı kelebek (kimimila) sizdiniz. Ve üzerimde mor renkli bir elbise vardı. 
Ben yaşam amacım olan bir kalbi daha sevgiyle özgürleştirdim bugün galiba..
Bu yolda ışığım olduğunuz için varlığınıza şükürler olsun. Sizi içten duygularla seviyorum ve sıcacık sarılıyorum.
smile ifade simgesi


Melek hocam merhaba
İki gün önce yaşadığım,fakat şimdi yazma gereği duyduğum bir olayı sizinle paylaşmak istedim.
Biliyorsunuz sizinle ilk konuşmam eski bir aşk hikayesiyle başlamıştı.
Bundan dört yıl önce aşk hayatımla ilgili yaşadığım bir travmayı anlatmış,bununla ilgili sizden yol göstermenizi istemiştim. Siz de o zamanlar beni hiç tanımadığınız halde sevgi dolu bir cevap göndermiş,yoluma ışık olmuştunuz,hem de hiçbir çıkar gözetmeksizin.. Hala bu konuda şükran duyuyorum size...
Geleyim asıl konuya...
Iki gün akşam saatlerinde telefonum çaldı. Bilmediğim bir numara olmasına rağmen,açtım telefonu..
(İşim gereği bilmediğim numaraları da açmak zorunda kalıyorum bazen)
Açar açmaz yabancı gelmeyen sesi tanıdım. Bana kendimi değersiz hissettiren, terkedilme, ihanet gibi duyguları yaşayan eski aşkımdı telefonun ucundaki ses.. Şaşırdım tabi.. Dört yıldır hiçbir şekilde iletişim kurmuyorduk. Zaten onun da benim de hayatımızda başka insanlar var. Beklemediğim bir an'da arayıp, dört yıl önce ki "neden" sorularının cevabını bana şuan telefonun diğer ucunda sıralıyordu. Hem de bu sefer ben sormadan..
Ve onun için ne kadar özel olduğumdan bahsediyordu.
Konuşma ilerlerken şehirlerarası yolda araba kullandığını söyledi. Aradan çok zaman geçmeden de konuşmayı kesip " şuan ne olduğunu anlatsam,inanmazsın. Hayatımda ilk defa böyle bir an'a şahit oluyorum" dedi.
"Ne oluyor,iyi misin?" diye sorduğumda gelen cevap beni bir kez daha şaşırtırken,tüm tüylerimi de diken diken etti.
"Şuan arabamı kelebekler istila etti. Yüzlerce kelebek var. Görsen şaşırır kalırsın. Nereden çıktılar birden anlamadım." dedi.
Ona o an'ı eğer çekebilirse videoya çekip bana göndermesini söyledim. Denedi. Fakat kelebekler videoda görünmediği için çekemediği cevabını aldım.
Telefonu mutlaka görüşelim diyerek kapattık.
Eskinin kapımı çalması,artık tamamlanmak istemesi. Çünkü yarım kalmıştı. Bu hikaye nasıl tamamlanacak bilmiyorum. Akışa bıraktım,yaşayıp göreceğim.
Bildiğim tek birşey var. Meleklerim bana her seferinde işaret olarak kelebek figürleri yada mutlaka kelebek konulu cümlelerle işaret gönderiyor. Meleklerimden gelen sembol net. (Size daha önce de Yaşadığım bir olayı yazmıştım. Orada da kelebekler vardı hatırlarsanız. Bunların içinde yazmadıklarım da var tabi.)
Ayrıca hatırlarsanız katıldığım EKD seansında "kendini değersiz hissetme" konusunda dizim yaptırmıştım. Bu nedenle kendimi değersiz hissettiren eski aşkımın beni yıllar sonra araması da tesadüf değil.
Yolumuzun kesişmesi asla tesadüf değil.
Başta varlığınız olmak üzere herşeyinize şükrediyorum.
Işık tuttuğunuz her yol sizi daha çok parlatsın.

Sizi seviyorum.

28 Temmuz 2015 Salı

Evrensel Karmik Dizim Danışan Mektubu


Evrensel Karmik Dizim çalışmasını bir süredir heyecan ve şükranla deneyimliyoruz.
Kocası ile ilişkisi konusunda dizim yaptıran çok sevgili danışanımdan gelen mesajı aynen paylaşıyorum:
Açıkçası aramızdaki duvar gerçekten kalktı orada siz "anda kalmama engel olan" dediniz ya işte bu vuruş noktasıydı. Zira geçen hafta aynı bunu düşündüm çünkü anda kalmamı engel olan geçmişe gittiğim tek konu buydu ve şükürler olsun ki şifalandı. Hani dediniz ya annenle arkadaş olma, annesi olma, çocuğu ol diye, dün annem bana kendisiyle ilgili bir şey sordu ben de ona artık ben soracağım sen cevaplayacaksın anneciğim çocuk benim dedim. Adım da attım bugün eşime hediye alıp paket yaptırdım her zaman oğluna alırsın zaten dediği bir şeyi bu sefer sadece ona aldım. Çok mutlu oldu. Zannedersem taşlar yerine oturdu. Tekrar teşekkürler.

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Birlik Bilinci Mesajı - 3 Temmuz 2015


Birleştikçe 1’leşiyorsun. Karanlık ve aydınlıkla, korku ve sevgiyle, kabulle, herkes ve herşeyle birleştikçe, bire dönüşebilirsin sadece. Aksi halde bir sadece senin kendi dünyanla bir olmandan ibaret kalır dünyevi şeyleri yaratabilir bilgi alabilir ve paylaşabilirsin ama sadece bir top gibi dönersin. Oysa dünya döndükçe yol alır, mesafe kat eder. Bunun için Dünya ile evren ile uzay ile boşluk ile dengede olman onları hissedip onlarla var olman gerekir. Söyle ne istiyorsun? Sihirlerle dolu bir yaşam mı yoksa mucizelerin farkına varmak mı? Gün gelecek öyle şükredeceksin ki bir bakmışsın şükürler normal olmuş, mucizeler sıradan artık mucizelere daha sevinmeyeceksin çünkü nefesin ve nefsin mucize olduğunu bilecek sadece O’na 1’e yöneleceksin. Katıksız, konsantre 1’e.
Tüm kıyafetler, sahneler, zevkler fazlalık gibi gelecek, kalbindeki sevgi sana her şeyi verecek. Kuru bir ekmek saf sevgiyle besleyecek bir yudum su şifa getirecek. Zihnin, beynin, ruhun, bedenin “Ya Allah” diyecek.
Önce korkacaklar senden, çünkü gerçekler hep korkutur. Sonra sende karşılıksız olan saf enerjiyi deneyimleyecekler. Karşılıksız olan neden karşılıksızdır bilir misin? Çünkü onun gözü kördür öyle bir 1 olmuştur ki almak/vermek sadece olmak olmuş, tıpkı nefes alıp verdiğinin farkına varmadan yaşaman gibi. Bir şeyin üstüne düşüyorsan eğer o şeyin enerjisi düşer. İşte bu nedenle rahipler mandalaları bozar, siler. Sadece olmak ise bahsolunan, normalleşir, dinginleşir her şey. Dizginler hafifletilince at dört nala gider. Sen şimdi dizginlerini sıkıyor, kontrol bende diyorsun ya işte o zaman kendini hapsediyorsun sınırlılığa.
Sınır dediğin şey Allah’ın “ol” demesine engel olur.
Dileklerin duyulmaz gerçekleşse de umduğun gibi olmaz. Çünkü muhteviyatındaki sevgi saflığını bırakmış senin korku kaynaklı amaçlarınla yıkanmış.

İşte o nedenle önce sınırları, kontrollerini kaybetmeli insan, yüksekten bırakmalı kendini ki Allah kavrayabilsin bedenini. Sonra gökyüzündeki hiçlikle harmanlanmalı mavilere karışıp kendine bir ton almalı, bırakmalı. Soymak, soyunmak çıplaklıktan yokluğa döndükçe 1 olmak. Kulakları sözleri değil evrenin titreşimini duymalı. Gözleri olanı değil 1’i görmeli. Dudakları sadece O’nu tezahür etmek için dökmeli kelimelerini. Elleri dokunabildiği için değil sevgi ve şükran için dokunmalı. Ve yüreği hedeflerine değil aşka tutsak olmalı. İzlemeli, dinlemeli, hissetmeli, keşfetmeli kendini, evrenini. Yaratmalı, yaşatmalı, var etmeli, onu yaratan, onu yaşatan, onu var eden Yaran’ı.

17 Temmuz 2015 Cuma

Hiç’in Öyküsü


Bayramlar sanırım insanlara şükretmeyi, paylaşmayı ve bir arada olmanın güçlü enerjisini hatırlatmak için varlar... Şükrettiğimiz, sevgiyi paylaştığımız ve sevgiyle bir arada olduğumuz bir bayram olsun.
Bu sabah erkenden kalktım ve meditasyon yapıp şükür duamı ederken anneannemin anlattığı hiç masalını hatırladım. Belki de selam gönderdi bana yuvadan...
Diyarlardan birinde bir hükümdar varmış, hükümdarın da üç kızı.
Bir gün kızlarına sormuş beni ne kadar seviyorsunuz diye.
En büyük kızı babacığım sizi altınlar, elmaslar ve tüm değerli taşların değerinden de fazla seviyorum demiş. Hükümdar bu cevap karşısında çok mutlu olmuş.
Ortanca kız babacığım sizi güller, sümbüller, tüm çiçeklerin güzelliğinden de fazla seviyorum diye yanıtlamış. Hükümdarın gururu okşanmış.
Küçük kız ise babacığım sizi hiç kadar seviyorum demiş.
Bu cevap karşısında aniden sinirlenmiş ve “beni hiç kadar seven bir kızım olamaz beni derhal bu sarayı terk et” demiş.
Kız perişan bir halde sarayı ve o diyarı terk edip yollara düşmüş.  Bambaşka bir diyara gelmiş ve bu diyarın şehzadesi ile tanışıp evlenmiş.
Yıllar geçmiş bir gün babasının hükümdarlığının bir savaşta mağlup olduğu hükümdarın destek için başka hükümdarlığı ziyaret ettiği haberini almış.
Bir süre sonra da babası kızın yaşadığı diyara gelmiş.
Kızın kocası, kızın babası adına bir yemek düzenlemiş. Kız mutfağa kesin talimat vermiş yemeklerin hiç birinde tuz olmayacak diye ve davete katılmamış.
Uzun yoldan gelen hükümdar hayli açmış. Sofradaki binbir çeşit yemek onu iyice acıktırmış ve iştahlar çatalına sarılmış. Ancak hangi yemeğe doğru çatalını salla büyük bir hayal kırıklığı yaşamış. Çünkü hepsi tuzsuz, hepsi tatsızmış. En sonunda dayanamamış ve şehzadeye sormuş yemeklerinizin görüntüsü çok güzel ama tatlarında bir gariplik var nedendir diye. Şehzade perdenin ardından onları izleyen eşine dönmüş. Kız hafif bir gülümseme ve gözlerindeki buruk bir özlemle içeri girmiş. Tuzun bir adı da hiçtir babacığım ve öyle değerlidir ki her şeye tadını tuzunu verendir, işte ben sizi yemeklerdeki tuz kadar seviyorum, elmaslar ya da çiçeklerle kıyaslandığında değersizmiş gibi görünen tuz kadar.
Hükümdar kızına özlemle ve mahcupça sarılmış. Ve masalın sonunda herkes mutlu mesut yaşamış.
Hayatımızdaki dualite bizim ışığı ve sevgiyi çok daha net fark etmemize vesile oluyor. Tuz şekeri, şeker tuzu görünür kılıyor. Varlık hiçliği, hiçlik yokluğu...
Yüce Yaradan’ın bize bahşettiği ve bahşetmediği her şey ve hiçbir şey için şükürler olsun.
Hayatımıza tuzlu ve tatlı tadını katanlara şükran dolu bir şeker bayramı olsun.


7 Temmuz 2015 Salı

Kimimila Üç Yaşında


Altın Çağ'ın kapılarının açıldığı 2012 yılında 8 Temmuz'da doğdu Kimimila… Işık ve sevgi yolunda ruhlarla buluşmak, onların ruhsal dönüşümlerine yoldaş olup, destek verebilmek için. Kimimila artık üç yaşında. Kimimila ile beraber olan ruhsal dönüşüm yolculuğumda yüzlerce ışık dolu yürekle tanıştım, onların hayatlarındaki mucizelere tanıklık ettim. Ruhsal rehberlerim ve bedenlenmiş öğretmenlerim bana bambaşka boyutların kapılarını açtı. Eski adıyla Beyaz Yoga yeni adıyla Hara Yoga bana ve pek çok ışık yaratıcısına yuva oldu, gerçekleştirdiğimiz 100'e yakın seminer ruhsal dönüşüm yolculuğunda ışık oldu. Geçtiğimiz yıl Eylül ayında Büyük Kulüp ile kesişti yollarımız, Kulüp'teki bütün kurslar tatile girdi biz halen devam ediyoruz. Ruhsal dönüşüm rehberliği ve QHHT regresyon seanslarıma bir yenisi Evrensel Karmik dizim eklendi, EKD için gerçekleştirdiğimiz her buluşma bize yepyeni şeyler hatırlatıyor, şifa oluyor. İlk kitabım İçimizdeki Kelebek halen okuyucuyla buluşuyor, ikinci kitabım ise kendine bir yayınevi arıyor. Ruhsal Dönüşüm Rehberliği Terapistlik eğitimi 3. grubuyla devam ederken, eğitimin ileri seviyesi için son düzenlemeler yapılıyor.
Ben ise yaşam amacımı ifşa edebilmemin ve her gün bu yolda ilerleyebilmemin minnetini yaşıyorum. Kimimila için pek çok hayalim var başka bir boyutta gerçekleştiğine ve doğru zamanda burada da gerçekleşeceğine inandığım. Dilerim sevgi dolu, ışıl ışıl olan ailemiz her geçen gün biraz daha büyür, tanıklık ettiğim mucizeler katlanarak artar. 
Kimimila'yı ve tüm bu güzellikleri bana nasip ettiği için Yaradan'a şükürler olsun. Canım Kimimila'm seni seviyorum, varlığın için teşekkür ederim :)

QHHT Seansı ve Yüksek Benlik'ten Gelen Teyit


Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiğimiz seansta, danışanımın şifalandırmak istediği konu ikili ilişkilerdi. Henüz bu konuda hiçbir deneyim yaşamamıştı ve bunun sebebini merak ediyordu. Trans öncesi gerçekleştirdiğimiz sohbet esnasında iş odaklı olduğunu ve aşırı mükemmelliyetçiliğini fark ettik. Öyle ki uzun zamandır tatile çıkmıyordu çünkü o tatildeyken önemli bir gelişme olmasından ve geride kalmaktan korkuyordu. Hatta bu nedenle genelde mesaiye kalıyor neredeyse şirketi o kapatıyordu.
Gittiğimiz geçmiş yaşamda kendini Amerikalı bir kadın olarak gördü, üniversitede kocasıyla tanışmıştı. Kendisinin de başarılı bir eğitimi varken o kocasının ön planda olmasını kabul etmişti ve kocasının işi nedeniyle expat olarak Afrika'ya gitmeyi kabul etti. Kocasıyla ilişkisi harikaydı birbirlerini çok seviyorlardı. Afrika'da kocası üst düzey bir yetkiliydi, kendisi de oradayken oradaki yerel halka yardımcı olmaya çalışıyordu. Bir gün minik bir uçağa bindiler ve uçak bir adaya düştü.
Kadın kocasını ve uçağı aradı. Uçağın parçalarına ve pilotun ölü bedenine ulaştı ama kocasını bulamadı. Uzun bir zamandan sonra açlık susuzluk nedeniyle bilincini kaybederek ışığa geçiş yaptı.
Yüksek Benlik ile buluştuğumuzda danışanıma verilen en etkileyici cevap bazen arka planda kalmanın da iyi bir şey olduğu yönündeydi. Onun sürekli ön planda olmak istemesinin nedeni ise içten içe yaşadığı değersizlik hissiydi sadece başarılı ve ön planda olursa sevilebileceğine inanıyordu ve artık bu inancının şifalanma vakti gelmişti. Önce kendine daha çok zaman ayıracak hayatına işinin dışında yeni alanlar etkileyecekti insanlara yardım etmek, hobilerini gerçekleştirmek gibi. Böylece kendinin değerini fark edecekti. İkili ilişkilerdeki dönüşüm o kendini sevince zaten kendiliğinden başlayacaktı.
Tüm sorularımıza cevap alıp, şifa enerjisiyle buluştuktan sonra seansı bitirdik. Danışanım gözlerini açıp kendine gelince "bunlar gerçek miydi yoksa ben mi uydurdum" diye sordu. Böyle durumlarda genellikle danışanın Yüksek Benlik'ten bir teyit istemesini söylerim çünkü çoğu zaman ben ne kadar anlatsam da zihin inanmak istemediği için etkili olmaz. Danışanımla vedalaştıktan yaklaşık 3 saat kadar sonra Yüksek Benlik'in cevabı gelmişti.
Danışanımın Amerikalı bir arkadaşı Afrika'ya expat olarak gidiyordu ve ona mesaj atmıştı :)
Işık ve sevgiyle kalın.
Damla

21 Haziran 2015 Pazar

21 Haziran Güneş'in ve Babaların Günü


***Bu sabah meditasyon sırasında gelen mesajı aynen paylaşıyorum Bir ve Bütünün hayrına olsun!

Işığını hisset
Çoğu zaman karanlığınızı fark edip onu dönüştürmek, onu ışıkla dengelemek üzerine çalıştınız şimdiye dek. Hep aynalıkların düşük titreşimlerine odaklandınız, daha iyi olmak, daha çok ışık yaymak için. Artık dengeler yavaş yavaş beliriyor, sizler ışığı seçerken bir yerlerdeki karanlık da dönüşerek var olmaya devam ediyor.
Dünya’ya bakın, kendinizi göreceksiniz. Dağlarda büyüklüğü, gücü dimdik ayakta durmayı, denizlerde akmayı, gel ve gitlere rağmen hep var olmayı, ağaçlarda şifayı yaymayı, çiçeklerde her bir rengin her birinin güzelliğini, yeryüzü ve gökyüzünün bir olmasında dünya ve ilahi olanla bir olabilmeyi... Ve daha nicelerini. Ve yine göreceksiniz ki karanlık ve aydınlık da eşit dünyada ne bir salise az ne bir salise fazla. İşte bundandır ki aslında karanlık ne iyi ne de kötüdür aydınlıktan ikisi de bir olma yolunda ilerleyenlere yol olur, destek olur, vesile olur.
Bugün gündüzün geceden en uzun olduğu gün, bugün aydınlığın kutlandığı Güneşin tüm güzelliyle ortaya çıktığı gün. Bugün artık karanlıkları dönüştürmeye değil, aydınlıkları fark etmeye vesile olacak gün.
2012’de kapılar açıldı, dönüşüm hızlandı ve karanlığın farkındalığı, karanlığın aydınlığa dönüşümü arttı. Artık sıra aydınlığın farkındalığında. İçinizdeki ışığın, sevginin ve bunlarla ne yapabileceğinizin farkına varma zamanı şimdi. Çoğu zaman karanlık yönleri bulmak daha kolay geliyor sizlere çünkü onları dönüştürmek, şifalandırmak sizin tabirinizle “değiştirmek” için kimi zaman savaşıyor, kimi zaman uğraşıyorsunuz, bazılarınız hala “kurban” rolünü seçtiğinden fark ettikleri her karanlık onların bu rolünü güçlendiriyor külkedisinden sindrellaya dönüşmek hoşuna gidiyor. Oysa aydınlığı görmek her daim mükemmel olduğunu, mucize olduğunu ve neler yapabileceğini fark ederek yaşamak demek. Artık sıra ışığı kabul edip onu öne çıkarmakta. Ona odaklanarak adım atma. Işığı artırmak, çoğaltmakta. İçinizdeki gücün tam ve bütün olarak dışınıza çıkmasına izin vermekte.
İşte bugün buna niyet edebilir, deneyimlerinizin bir sonraki adımına geçiş yapabilirsiniz. “Işığı ve sevgiyi Dünya’da ifşa etmem için sonsuz ve sınırsız olasılıklar nelerdir?” sorusu adımlarınızın pusulası olsun.