Birleştikçe 1’leşiyorsun. Karanlık ve
aydınlıkla, korku ve sevgiyle, kabulle, herkes ve herşeyle birleştikçe, bire
dönüşebilirsin sadece. Aksi halde bir sadece senin kendi dünyanla bir olmandan
ibaret kalır dünyevi şeyleri yaratabilir bilgi alabilir ve paylaşabilirsin ama
sadece bir top gibi dönersin. Oysa dünya döndükçe yol alır, mesafe kat eder. Bunun
için Dünya ile evren ile uzay ile boşluk ile dengede olman onları hissedip
onlarla var olman gerekir. Söyle ne istiyorsun? Sihirlerle dolu bir yaşam mı
yoksa mucizelerin farkına varmak mı? Gün gelecek öyle şükredeceksin ki bir
bakmışsın şükürler normal olmuş, mucizeler sıradan artık mucizelere daha
sevinmeyeceksin çünkü nefesin ve nefsin mucize olduğunu bilecek sadece O’na 1’e
yöneleceksin. Katıksız, konsantre 1’e.
Tüm kıyafetler, sahneler, zevkler fazlalık
gibi gelecek, kalbindeki sevgi sana her şeyi verecek. Kuru bir ekmek saf
sevgiyle besleyecek bir yudum su şifa getirecek. Zihnin, beynin, ruhun, bedenin
“Ya Allah” diyecek.
Önce korkacaklar senden, çünkü gerçekler hep
korkutur. Sonra sende karşılıksız olan saf enerjiyi deneyimleyecekler.
Karşılıksız olan neden karşılıksızdır bilir misin? Çünkü onun gözü kördür öyle
bir 1 olmuştur ki almak/vermek sadece olmak olmuş, tıpkı nefes alıp verdiğinin
farkına varmadan yaşaman gibi. Bir şeyin üstüne düşüyorsan eğer o şeyin
enerjisi düşer. İşte bu nedenle rahipler mandalaları bozar, siler. Sadece olmak
ise bahsolunan, normalleşir, dinginleşir her şey. Dizginler hafifletilince at
dört nala gider. Sen şimdi dizginlerini sıkıyor, kontrol bende diyorsun ya işte
o zaman kendini hapsediyorsun sınırlılığa.
Sınır dediğin şey Allah’ın “ol” demesine engel
olur.
Dileklerin duyulmaz gerçekleşse de umduğun
gibi olmaz. Çünkü muhteviyatındaki sevgi saflığını bırakmış senin korku
kaynaklı amaçlarınla yıkanmış.
İşte o nedenle önce sınırları, kontrollerini
kaybetmeli insan, yüksekten bırakmalı kendini ki Allah kavrayabilsin bedenini.
Sonra gökyüzündeki hiçlikle harmanlanmalı mavilere karışıp kendine bir ton
almalı, bırakmalı. Soymak, soyunmak çıplaklıktan yokluğa döndükçe 1 olmak.
Kulakları sözleri değil evrenin titreşimini duymalı. Gözleri olanı değil 1’i
görmeli. Dudakları sadece O’nu tezahür etmek için dökmeli kelimelerini. Elleri
dokunabildiği için değil sevgi ve şükran için dokunmalı. Ve yüreği hedeflerine
değil aşka tutsak olmalı. İzlemeli, dinlemeli, hissetmeli, keşfetmeli kendini,
evrenini. Yaratmalı, yaşatmalı, var etmeli, onu yaratan, onu yaşatan, onu var
eden Yaran’ı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder