Çok sevdiğim ve meleklerin bana getirdiğine
inandığım canım arkadaşım Handan bana bu kitabı gönderdiğinde heyecanla açıp
okumaya başladım. Kimin yazdığını Handan bana “kaçırılıp 11 yıl boyunca bir
evde hapis tutulan bir kadın” diye açıkladığında en çok merak ettiğim konu 11
yıllık esaretten sonraki dönüşüm sürecinin nasıl olduğuydu. Ve açıkçası biraz
da bunun merakıyla kitabı iki günde bitirdim. Kitabı okurken de Michelle’in
hayatına daha spiritüel ve karmik bir gözle bakmaya çalıştım. Eğer Michelle
benim danışanım olsaydı ona neler söylerdim?
Kitabın henüz ilk sayfalarında Michelle “Ben
daha kaçırılmadan kayıptım” diyor ve ailesiyle olan yoksul hayatını
anlatıyordu. Kullanılmış giysiler, yarı tok yarı aç geçen günler, ilgisiz anne
ve baba, bakmak zorunda olduğu kardeşleri ve henüz çok küçükken başlayan taciz
ve tecavüzler. Haliyle “ben değersizim, kimse beni sevmiyor” ve “yokluk” inancı
ortaya çıkıyor. Belli bir dönem sonra da bunun rutin olacağına ve böyle olması
gerektiğine zihin inanıyor. Karanlık ya da Ego diye tabir edilen kısım diyor ki
“sen değersizsin, yeni kıyafetleri, yemekleri ve sevilmeyi hak etmiyorsun” ve
bu cümle Michelle’in her şeyi kabul etmek, hiçbir şeye ses çıkarmamak
kurallarından oluşan sessiz anlaşmayı imzalamasına neden oluyor. Böylece
Michelle hayatta “kurban” olmayı seçiyor. Bu öyle bir seçim ki boyu bile
uzamıyor 120 santimde kalıyor.
Michelle’in Melekleri
Elbette Işık yanı ona melekler gönderiyor,
ışığı “alması” için ancak Michelle “kurban” rolünü bırakamadığı için bu
melekleri kimi zaman görmüyor, kimi zaman da onların yardımını kabul etmiyor.
Okuldaki öğretmeni ona her şeyin yolunda olup
olmadığını sorduğunda gerçeği söylemiyor. Bir öğrenci ona yardım teklif
ettiğinde bu yardımı kabul etmiyor. Evden kaçtıktan sonra çoğu zaman yemek
yediği ve ayinlere katıldığı kilisenin rahibinden ya da onu tanıyan tatlı
bayanlardan asla yardım istemiyor.
Roderick ile yolları kısa zamanda ayrılıyor.
Ve dikkat ettiğinizde fark ediyorsunuz ki
“çaresizliği” ne kadar çok kabul ederse, ona uzatılmış elleri ne kadar
reddederse durum o kadar kötüleşiyor.
Düşünsenize oğlu sosyal hizmetler tarafından
alındığında bile onu bu kadar sevmesine rağmen buluşmalara hep geç kalıyor
çünkü buluşmanın olduğu yere yürüyerek gitmesi gerektiğini söylüyor. Peki
oğlunu bu denli seven bir kadın (yanlış anlaşılmasın onu çok sevdiğini
biliyorum) neden bir gece önceden buluşmanın yapılacağı yere gitmiyor? Ya da 3
saat yerine 5 saat önce gitmiyor?
Bu sessizlik ve karanlığa boyun eğiş hali onun
11 yıllık esaretini başlatıyor, çünkü hayır diyemediği için Ariel’in evine
gidiyor. Bu süreçte zihni ona adamın söylediklerinin tutarsızlıklarını
gösteriyor ama ruhu onun bu süreci deneyimlemesi gerektiğini biliyor, çünkü ruh
kendi olmaya o kadar susamış ki kül olup yeniden doğmak istiyor. Bu arada ufak
bir not biliyorsunuz Ariel bir başmelek; cesaret ve dünyevi ihtiyaçların
başmeleği. Aslında bunlar tam da Michelle’in ihtiyacı olan şeyler değil mi?
Michelle o evden kurtulurken, polise iki kişi
haber veriyor bunlardan bir tanesinin adı ise Angel ve Michelle ondan en iyi
arkadaşlarımdan biri diye bahsediyor. Aslında Michelle’in hayatındaki herkes
tek bir amaç için çalışıyor, onun kendi ayakları üzerinde durabilmesi,
istemediği şeyleri reddedebilmesi ve kendi değerini fark etmesi.
Michelle’in Totem Hayvanları
Kelebek ve kurt onun çizmekten en çok hoşlandığı,
en çok sevdiği hayvanlar. Biliyorsunuz hepimizin totem hayvanları var ve bu
hayvanlar bize ve yaşamımıza dair ipuçları veriyor aslında.
Michelle Kurt desenli tişörtün içinde daha
güçlü olduğunu söylüyordu hatta esaret altındayken ona verilen ilk kağıt ve
kalemle kurt resmi yapmıştı. Peki totem hayvanlarda kurt neyi simgeliyor?
Kurt içgüdülerine güvenmek, zeka ve özgürlük
açlığını sembolize ediyor. Aynı zamanda güvensizlik korkusunu da. Hatta bazı
dönemlerde kurt gördüğünüzde hayatınızda bazı şeylerin kötüye gidebileceğini
adım atarken iç sesinizi dinlemeniz gerektiğini hatırlatıyor. Michelle, 11 yıl
tutsak kalacağı eve girerken içinden bir ses ona inatla hayır diyor ama o
dinlemiyor.
Kelebek ise kişisel dönüşümü sembolize ediyor.
Kelebek gördüğünüzde hayatınızda ve karakterinizde değişiklik geçirmeniz hayli
muhtemel. Ayrıca büyük fırtınaları da ışıkla ve onurla göğüsleyebileceğiniz
mesajını da yine kelebek getiriyor. Michelle’in kaçırıldığı gün üzerinde en
sevdiği iç çamaşırı var, çamaşırın deseni ise kelebek.
Michelle’in Dönüşümü
Ve bir gün Michelle kendine yapılan tüm
işkencelerden arınmaya başlıyor nasıl mı? O evde doğan yeni bir ruh, güzel bir
bebek sayesinde. Bir gün orada tutsak olan ve onları tutsak ettiğini düşünüp de
asıl tutsak olan Ariel, o güzel bebek sayesinde ışıkla buluşuyor. Kızlar özgürlüklerini
kavuşuyor, Ariel için hapishaneye sevk ediliyor. Ama tüm bunlar artık
yaşadıkları Michelle’in canını sıkmazsan, orada da sevgiyi ve ışığı bulmuşken
yaşanıyor.
Açıkçası ben kitapta o evden çıktıktan sonraki
sürecin daha çok anlatılmasını isterdim, şiddet, korku ve karanlık dolu
sayfaları okurken, içimden kaç kere dua ettim, kaç kere arındım inanın
hatırlamıyorum. Yine bize Yaratıcı Güc’ün her daim yanımızda olduğunu,
mucizelerini daima bize gönderdiğini hatırlatması açısından etkili bir kitap.
Michelle özgürlüğüne kavuştuktan sonra her şey
için şükretmeye, her şey için mutlu olmaya başlıyor. Hayatına yeni deneyimler
sokuyor, kurslara yazılıyor, ilk defa uçağa biniyor. Dilerim hepimiz bu tarz
deneyimlere gerek duymadan her an hayatımızdaki her şey için şükredebilir, her
şeyi mutlulukla kabul edebiliriz.
Işık ve sevgiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder