28 Kasım 2016 Pazartesi

EKD Notları: Yarattığımız Rahatsızlıklar


Ortaokuldan beri tanıdığım, çiçek aldığım sokağımızın köşesinde duran Elmas’ın kanser olduğunu öğrendiğimde çok üzüldüm. Yıllardır ailesini geçindiren çocuklarını okutmak için yaz kış demeden sokakta çiçek satan bu kadın yaşını hiç göstermiyordu, sırrını soranlara gülümsemek diye cevap veriyordu. Ancak son dönemde çocuklarının yaşamlarındaki gelişmeler onu hayli üzmüştü belki de bu nedenle vücudundaki farklı organlarda kanser olduğu ortaya çıktı. Geçtiğimiz hafta Büyük Kulüp’teki dersim sırasında onun için bir dizim yaptık.
Dizim sırasında onu oynayan kişi çok yorgun ve üzgün olduğunu hissetti. Kendini çok güçsüz buluyordu. Başmelek Rafael’i canlandıran kişi ise Elmas’ın tüm enerji alanında ağır bir yoğunluk olduğunu söyledi. Kanseri canlandıran kişi dimdik duruyordu, “ben çok güçlüyüm” diyordu ve Elmas’a sarılıyordu. Elmas’ın güçsüz olduğunu ve ona ihtiyaç duyduğunu söylüyordu. Onun acılarından beslendiğini de belirtti kanser.
Başmelek Rafael aracılığıyla Elmas’a şifa enerjisi verdik, onun aslında çok güçlü olduğunu acıları yerine içindeki öz ve ışıktan beslenmesi gerektiğini söyledik. Elmas’ı canlandıran kişi çok daha dik durmaya başladı ve daha rahat hissettiğini söyledi. Başmelek Rafael, kanseri canlandıran kişiye yöneldi onu temizleyip dönüştürmek istedi. Ancak kanserin tepkisi ilginçti, Başmelek Rafael’e “Sen bana hiç bir şey yapamazsın” dedi. Sonra Aziz Germain’i dizime soktuk ve kansere şöyle dedi “biz insanlar yarattık seni, acılarımızla, içimize attıklarımızla, ilgi ve sevgi duyma ihtiyacımızla, oysa biz sevgiden ve ışıktan güç alırız, zaten Yaradan tarafından seviliriz şimdi bunu fark ediyoruz ve gücü elimize alıyoruz bize bunu gösterdiğin için sana teşekkür ederiz artık sana ihtiyacımız yok ve seni sevgiyle dönüştürmeyi seçiyoruz”. Kanser bunu duyunca rahatladı ve “artık gidebilirim” diyerek sistemden çıktı.
Peki Başmelek Rafael’in enerjisi kanseri uğurlamak için neden yeterli olmamıştı? Çünkü kanser ve tüm rahatsızlıklar aslında dünyevi olan enerjilerdir ve dualitenin bir parçasıdır. Bedensel rahatsızlıklar insanlar tarafından düşünce gücüyle yaratılır ve insanların güçleriyle beslenir. Dolayısıyla rahatsızlıklardan şifalanmak için insanların dönüşmeleri ve tam olduklarını, mükemmel olduklarını hatırlayarak gücü eline almaları gerekir. İşte bu nedenle insan olan Aziz Germain geldiğinde kanser ışıkla dönüşmeye, şifalanmaya başladı.
Ve bu dizim bir kez daha bize rahatsızlıkları nasıl yarattığımızı ve her rahatsızlığın aslında bize mükemmelliğimizi ve gücümüzü hatırlatmak için var olduğunu gösterdi.

Işık ve sevgiyle kalın...

23 Kasım 2016 Çarşamba

EKD: Bolluk&Bereket ve İş Konularındaki Mesajlar


Evrensel Karmik Dizim çalışmalarında, beraber bulunduğunuz kişilerin konuları ve dizimlerle gelen cevaplar rastlantısal değildir, öyle ya da böyle size ait parçalar barındırır. Çünkü bir grup ruhun bir arada bulunabilmesi için benzer titreşimde olmaları gerekir.

Bu haftaki dizimlerde genel bir konu vardı; eril enerjinin bolluk&bereket ve iş alanındaki blokajları.
  • Eğer eşinizin bolluk&bereket ve iş alanında blokajları varsa, kendi içinize bakın. Siz bolluk&bereket konularında nasıl bir inanca sahipsiniz? Kendi varlığınızı, özünüze ait yetenekleri ne kadar ifşa ediyorsunuz?
  • Karı-koca ilişkisinde, dişil enerjinin eril enerjiyi ruhsal, zihinsel ve bedensel olarak beslemesi gerekir. Hatırlayın yaşam ve doğum yani var olma enerjisi dişil bir enerjidir, tomurcuklanma, hayatta kalma, hayatta kalmak için edinimlerde bulunma enerjisi ise eril bir enerjidir.
  • Eşinizin annesi misiniz yoksa karısı mı? Bazen erkekler büyümek istemezler, evin şehzadesi olmak, padişahı olmaktan daha kolay gelir. Bu durumda evlendikleri kişiyi annelerinin yerine koyar, annelerinden gördükleri ilgi ve tepkiyi eşlerinden beklerler. Evin çocuğu olmak onların kendi kendilerine yarattıkları hapishaneleridir çünkü reşit olmadıkları için kendi hayatlarını yaratamayıp, sığıntı bir yaşamı seçmişlerdir. Bu gibi durumlarda eşlerin, anne olmadıklarını hatırlamaları ve eşlerine “çocuk” olarak değil “koca” olarak davranmaları gerekir. Ailedeki dişil enerji eylemlerini kadınların, eril enerji eylemlerini ise erkeğin yapması gerekir. Böylece dengelenme sağlanmış olur ve erkek kendini ifşa etmeye başlar. Bu da kendine ait olan rızkını talep etmeyi beraberinde getirir.
  • Bazen para ve iş dünyasını “kötülükler ve zavallılıklarla” eşleştiririz. Bazen bu durumun sebebi kendimizi kurban olarak görmekten kaynaklanır. “Zaten beni hep böyle şeyler bulur”, “talih bana hiç gülmez ki” gibi inanç cümlelerimiz bizi esir eder. Bu girdabın içinde boğulurken yüzümüze çarpan güneş ışıklarını göremeyiz bir türlü. İşte bu sebeple üzerimizdeki bu hantal enerjilerden arınıp, biraz olsun Polyanna’cılık oynamamız gerekir. Oyun olarak başladığımız olumluluk zamanla hayat felsefemiz olur, enerjimiz yükselir ve hayatımız da dönüşmeye başlar.
  • Yaptığımız işi, mesleğimizi sevip onurlandırmamız gerekir. Bazı sıkıntılarımız olsa da, işimiz sayesinde yaşadığımız pek çok deneyime de sahibiz. Dolayısıyla sahip olduğumuz işi onurlandırırsak çok daha iyileri de daha hızlı bir şekilde hayatımıza girecektir.

Bolluk ve bereketinize kapılarınızı sonuna kadar açtığınız bir hafta olsun.

22 Kasım 2016 Salı

Regresyon: İkili İlişkilerde Blokaj


Danışanım özellikle ikili ilişkilerdeki blokajı için gelmişti. İşinde, eğitim hayatında hep başarılıydı. Ailenin en akıllı, en çalışkan üyesi olarak görülüyordu. Ancak bu durum ikili ilişkileri için geçerli değildi. Ya kültür ve sosyo ekonomik olarak kendinden oldukça farklı kişilerle ilişkiler yaşıyordu ya da ondan hoşlanan kişilerin kız arkadaşları oluyordu. İkili ilişkiler odaklı sorularımızı hazırlayıp, seansa başladık.
Geçmişe yaptığımız yolculukta danışanım kendini 40’lı yaşların başında, hafif toplu bir kadın olarak gördü. Yanında kocasıyla arabada gidiyorlardı. Kendini adamın yanında mutlu ve huzurlu hissediyordu ancak para ve çocuk konusunda sıkıntıları vardı. 
O yaşamda önemli olan bir ana geçiş yaptık. Darbe döneminde yaşıyorlardı ve yaşadıkları şehirde çatışmalar çıkıyordu. 
Danışanım için önemli olan bir başka ana geçiş yaptık. Burada danışanım kendini 20’li yaşların başında gördü, kocası o dönemki sevgilisiydi ve beraber yürüyüşlere katılıyorlardı.
Son olarak bir başka önemli olaya geçtik. Burada da 30’lu yaşlardaydı, bir gece kocası kanlar içinde eve geliyordu. Kocasını bu halde görünce çok üzülüyor ona yardım etmeye çalışıyordu.
Danışanın, o yaşamdaki son gününe geçiş yaptığımızda, kendini 70 yaşında gibi gördü. Evde yalnızdı, kocası yıllar önce ölmüştü. Evin her yerinde kocasının resmi vardı. Evlerinin koridorunda kalp krizi geçirerek o yaşama veda etti. Çocuğu yoktu, hiç kimsesi yoktu. Birkaç gün sonra apartmandaki kapıcı tarafından fark edildi öldüğü.
Yüksek benlikle buluştuğumuzda, o yaşamda çok zengin bir ailenin kızı olduğunu ancak kocasını ailesi istemediği için onunla görüşmediklerini öğrendik. Bu yaşamda ailesine bağlı olmasının ve onların gözünde en iyi olmak için sürekli çabalamasının nedeni buydu. Ailesi o evlendiğinde onu bıraktığı için bu yaşamda evlenmek istemiyordu. Bu sebeple de sonu olmayacak ilişkiler seçiyordu. Ayrıca ruhunun bir parçası hala o yaşamdaki adamı hatırlıyor ve ona karşı bağlı hissediyordu. Tüm bunların şifalanması için gereken adımları attık ve seansımızı sonlandırdık.

Işık ve şifa olsun.

15 Kasım 2016 Salı

Evrensel Karmik Dizim ve İkili İlişkiler Üzerine


Dünya dualite (ikilik) üzerine kuruludur. Artık klişeleşmiş olan bu kavramı biraz açarsak eğer, dünyada tek bir kavram dışında tüm kavramların zıt kutbunun bulunduğunu fark ederiz; gece ve gündüz, ay ve güneş, acı ve tatlı gibi bu liste uzar gider. Hiç şüphesiz dünyadaki en ilgi çekici dualite kadın ve erkek enerjisidir. Peki Dünya’da dualite neden vardır? Çünkü kavramlar ancak ziti varken deneyimlenebilir, aydınlık olmadan karanlık, karanlık olmadan aydınlık var olamaz ya da var olsa bile tanımlanamaz. Bu kurala uymayan tek kavram ise sevgidir. Çünkü sevgi ilahi boyutta vardır ve kaynağı da dünyanın ötesinde ilahi boyuttur. İşte bu nedenle sevginin zıttı yoktur ve Dünya’da var olan her şeyin kaynağı ve özü sevgidir. Dualitenin her iki ucu devamlı olarak birbiriyle alışveriş halindedir tıpkı Yin Yang’te olduğu gibi her karanlığın içinde bir parça aydınlık, her aydınlığın içinde de bir parça karanlık vardır. Tıpkı Dünya’da bedenlenmiş her ruhun içinde bir parça eril, bir parça da dişil enerji olması gerektiği gibi. Bu enerjilerin yoğunluğuna bağlı olarak cinsiyetler ve ikili ilişkilerde üstlenilen roller ortaya çıkar.

İkili ilişkilerde dengenin olabilmesi için öncelikle alma&verme enerjilerinin dengeli olması gerekir. Bir başka deyişle ilişkideki her iki taraf da eşit miktarda almalı ve eşit miktarda vermelidir. Bu noktada denge sağlanmazsa zamanla taraflardan bir tarafı bitkin düşer, diğer tarafı ise ilişkide tam olarak var olamadığını hissetmeye başlar. Alma&verme dengesinin yanı sıra bir diğer önemli denge de kadın rolünü üstlenen kişinin dişil enerjiyle, erkek rolünü üstlenen kişinin ise eril enerjiyle ilişkide var olması ile gerçekleşir. En ilkel toplumları gözünüzün önüne getirin; kadın evin yönetimini yapar, sevginin, şefkatin, anaçlığın sembolüdür, yaratır. Erkek ise evin içindeki hayatın devam edebilmesi için evin ihtiyaçlarını dışarıda karşılar, evi korur ve kollar. Dolayısıyla kadın evin ihtiyaçlarını karşılamaya başlayıp, adam da evin yönetimini üstlenirse enerji dengesi bozulacağından yine ilişkide zorlanmalar oluşur. Bu noktada ilişkinizi bir de bu iki denge açısından gözden geçirmenizi öneririm. İlişkide ne kadar kadın, ne kadar erkeksiniz ya da ilişkide ne kadar alıcı, ne kadar vericisiniz?

İkili ilişkiler konusunu spiritual açıdan inceleyebileceğimiz daha pek çok nokta var, onları da diğer yazılara bırakalım. Bu yazıyı da yine bir Evrensel Karmik Dizim (EKD) deneyimi ile noktalıyorum. Bu mektup eşiyle uzun zamandır iletişim kuramadıklarını ve hep bir şeylerin eksik olduğunu hissettiğini söyleyen ve bu konuda dizim açtıran bir danışanıma ait. Yaptığımız EKD sırasında fark ettik ki danışanım aslında geçmişte kalan bir konuya saplanıp kalmış ve hep onun etkisinde olarak ilişkisinde var oluyor, tartışma sırasında hep bu konudaki hisleri ortaya çıkıyor. Yine dizim sırasında annesiyle olan ilişkisinin de eşiyle olan ilişkisini etkilediği, annesine sanki anne kendiymiş gibi davrandığı ortaya çıktı. Her iki durumu da şifalandırarak EKD’yi tamamladık.

Açıkçası aramızdaki duvar gerçekten kalktı. Dizim sırasında siz "Anda kalmama engel olan" dediniz ya işte bu vurucu noktaydı. Zira geçen hafta aynı bunu düşündüm. Anda kalmama engel olan, geçmişe gittiğim tek konu buydu ve şükürler olsun ki şifalandı. Dizim sonrasında annemle arkadaş olmamam gerektiğini, onun annem olduğunu hatırlamam gerektiğini söylemiştiniz. Dün annem bana kendisiyle ilgili birşey sordu ben de ona “Artık ben soracağım sen cevaplayacaksın anneciğim, çocuk olan benim” dedim. Bunu söylemek bile çok iyi geldi.
Ayrıca bugün eşimle ilişkim konusunda da adım attım. Ona bir hediye alıp, paketlettim. Ona hediye olarak “Her zaman oğluna alırsın zaten” dediği bir şeyi aldım hem de bu sefer sadece ona aldım. Çok mutlu oldu. Zannedersem taşlar yerine oturdu. Tekrar teşekkürler! İyi ki varsın meleğim.”

Bir sonraki yazıda buluşuncaya dek ışık ve sevgiyle kalın...