5 Şubat 2015 Perşembe

Geleceğe Yolculuk - Progresyon


Zamanın insan icadı olduğu artık çoğunluk tarafından biliniyor ve genel anlamda da kabul ediyor. 
Zaman sadece bir illüzyon, bir Yogi bunu şöyle açıklamıştı: "sevdiğiniz biriyle buluşmayı beklerken bir saat on saatmiş gibi gelir, sevdiğiniz biriyle sohbet ederken on saat bir saate dönüşüverir."
Eğer zaman bir illüzyon ise ne gelecek ne de geçmiş var o halde. Bizim "bu gelecek, bu geçmiş, bu dün, bu yarın" diye ayırdığımız her şey tek bir düzlemde birbiriyle paralel olarak gerçekleşiyor. İşte bu nedenle bilinçli halimizdeyken hatırlamadığımız yaşamlarımız şu anımı etkileyebiliyor, ya da biz geçmişe doğru yolculuk yapıp o anın titreşimini yükseltebiliyor ve böylece bu yaşamda şu anı da şifalandırabiliyoruz.
Hal böyleyken insan "peki ya gelecek?" diye düşünmeden edemiyor. Geçmişi seçimlerimizle yarattık şimdi yeni seçimlerimizle rötuşlayabiliyoruz. Gelecek ise binlerce belki de milyonlarca versiyonla bizim adımlarımızı bekliyor. Bir sabah uyanıp da kahve içmek ya da mükellef bir kahvaltı etmek bile bambaşka gelecekler yaratabiliyor. Bu durum bize "yaratıcı" gücümüzü hatırlatıyor. Sevgili hocam Dolores Cannon, progresyonun bireysel seans olarak gerçekleşmemesi gerektiğini söylerdi sadece "keyifli" bir deneyim yaşanması adına grup çalışmaları yapabileceğimizi belirtirdi. Bu çalışmalarda da bu yaşama değil, 100, 200 ya da 300 yıl sonrasına gidiyoruz. Elbette bunun da bir sebebi var.
Fal bakılırken, fala bakan kişi, kişinin önündeki binlerce gelecekten sadece o saniyedekini görür ve bunu bir şekilde falı bakılan kişiye anlatır işte o an zihin bu geleceğe odaklanıp ona enerji gönderdiği için bu gelecek binlerce potansiyel gelecek arasından sıyrılır ve öne çıkar. Dolayısıyla kişinin önündeki potansiyel gelecekler arasından yapacağı seçimlere müdahale etmemek adına bu yaşamda geleceğe gitmiyoruz.
Gelecekte gerçekleşebilecek olası bir geleceğe gitmek ise hem bize gelecekte nasıl bir evrende olacağımıza dair ipuçları veriyor hem de kişiye inançları, korkuları doğrultusunda olası gelecek yaşamlarını gösteriyor.
Ruhsal dönüşüm rehberi olma yolundaki ilk adımlarımda yollarımızın kesiştiği ve halen de görüştüğümüz çok sevdiğim bir danışanım progresyonu deneyimlediğinde çok çarpıcı bir deneyim yaşadı. Danışanım et yemeyi tercih etmiyor, sağlığı nedeniyle ara sıra et yemesi gerekiyor ve bu konuda çok zorlanıyor. Geleceğe gittiğinde kendini avcı olarak gördü, yaşadığı kabile için bir geyiği avlaması gerekiyordu, geyiğe doğru okunu uzatıyor ama bir türlü onu öldüremiyordu o sırada geyik ona baktı ve yaklaştı "lütfen beni öldür benim bunu deneyimlemem gerekiyor" dedi ona. 
Bu gelecek, danışanımın et yeme ve gıda amaçlı olarak hayvanların öldürülmesi konularındaki yoğun blokajlarının devam etmesi dahilinde gerçekleşebilecek potansiyel bir gelecekti ve bunu görmek danışanıma bu konuyu şifalandırmak, dengelemek için hem bir neden hem de bir şans verdi.
İki ayda bir düzenlemekte olduğum progresyon çalışmaları ile ilgili bilgileri Facebook sayfam https://www.facebook.com/pages/Kimimila-Ruhsal-Dönüşüm/246685908786829?hc_location=timeline
üzerinden takip edebilirsiniz.
Işık ve sevgiyle,
Damla

1 Şubat 2015 Pazar

Beklentisizlik Üzerine...


Geçtiğimiz günlerde çok sevdiğim ve başka zamanlardan da tanıştığım bir arkadaşımla regresyon seansı gerçekleştirdik. Bu seans esnasında Yüksek Benlik bize "beklentisizlik yasası"ndan söz etti.
Ben de sizlerle bu yasayı ve içeriğini paylaşmak istedim.
Beklentisizlik yasası aslında "akışta kalmak" ve "teslimiyet" kavramlarına benziyor ama birazcık daha fazlası var.
Yüksek Benlik "akışta kalmak" kavramının gün içinde atılan her adımda anda kalmak olduğunu belirtti yani yemek yerken, televizyon seyrederken dahi %100 anda olabilmek olarak tanımladı.
O seanstan ve deneyimlerimden yola çıkarak beklentisizliği şu şekilde anlatabilirim: Yaradan ile BİR olmak, Yaradan'dan ile beraber sorgusuz ve sualsizce derin bir teslimiyetle akmak.
Adakta bulunmadan, "ya şöyle olursa, ya böyle olursa" diye ihtimaller üzerinde durmadan, geçmişten getirdiklerimiz ya da gelecekteki ihtimallere takılı kalmadan hayat denilen okyanusta akmak.
Kısacası özgür olmak, kendi yarattığımız endişelerden, inançlardan, korku ve kalıplardan sıyrılarak yaşamak. Kendimize yüklediğimiz yüklerden, sorumluluklardan arınmak. Başka kişi ya da şeylerden karşılık beklemeden sadece özünüz SEVGİ olduğu için adımlar atmak, yaşamak.
Bir başka deyişle "annemiz babamız bizi sevsin diye cici çocuk olmamak", "terfi etmek için müdürün iş yükünü almamak", "kesin bir şey isteyecek demek size söylenen güzel sözleri sevgiyle almak", "bu ay kazancım şu kadar olursa şunu yaparım demeden çalışmak ve kazanmak" ve tüm bunları yaparken de derinden ve özden Yaradan'ın seni sevdiğini, seni koruduğunu ve senin karşına sadece senin için hayırlı olanları, senin gerçekte ihtiyaç duyduklarını çıkardığını bilmek.
Bir sabah sadece Yaradan'ın size sunup, sunmayacaklarını %100 kabul ederek uyanın güne. Adetten olduğu için değil, onun da Yaradan'ın bir sureti olması dolayısıyla selam verin o pek de anlaşamadığınız kişiye, onun selam verip vermeyecek olması değiştirmesin içinizdeki sevgi titreşimini. Maaş almak, terfi etmek için değil zevk almak için yapın o günkü işlerinizi, yemeğin kalorisi, doyurucu olup olmaması ya da zararları etkilemesin her bir lokmadan tat almanızı, kahvenizi ayılmak için değil hoşunuza gittiği için için, akşam geldiğinizde "ilgili eş" olmak için değil gerçekten anlamak için sorun "hayatım bugün günün nasıl geçti?" diye, uzmanlar önerdiği için değil içinizdeki çocuk keyif aldığı için oyun oynayın çocuğunuzla ve cennete gitmek için ya da tekamülde basamak atlamak için değil sadece BİR olmak için  dua edin, meditasyon yapın o gece uyumadan önce… İşte o zaman Bir olarak var olmanın kapıları açılacak önünüzde.


"Aramayı ve kovalamayı bıraktığımdan beri, bulmayı öğrendim!" nietzsche

Işık ve sevgiyle,
Damla