12 Eylül 2014 Cuma

Dolores Cannon - Bilincin Tekamülü - Dersler Başlarken*

*Dolores Cannon'ın blogunda yer alan Evolution of Conciousness The Lessons Begin başlıklı yazının tercümesidir. orjinal metin için link: http://www.blog.dolorescannon.com/evolution-consciousness-lessons/

Hepimiz Tanrı (Yaratıcı Kaynak) ile başladık ve öğrenip deneyim kazanmak için dışarı gönderildik. Diğer pek çok gezegende çok daha kolay dersler öğrendik. Yeryüzü okulu ise evrendeki en zorlu okul, sadece çok cesur ruhlar bu okula kayıt oluyorlar.                      Bilincin tekamülü çok uzun sürüyor, ama bu sürenin uzunluğu evrenin önemsediği bir konu değil. Tekrar Tanrı’ya geri dönmek ve kutsanmak amacıyla çalışmak için bir sonsuzluk zamanınız var. Bu dünyada insanlık tarafından okullarda anaokulundan liseye atlayamıyorsunuz, peki bu durum yaşam okulunda neden farklı olsun ki? Eğer bir dersi veremezseniz ya da sınıfta kalırsanız, başarılı oluncaya kadar tekrarlamanız gerekir. İşte bu kadar kolay.
Bilincin Tekamülü – Elementaller
Yeryüzü okulunu tamamlamak için herşeyi deneyimlememiz gerekiyor ve her şey olmanın neye benzediğini bilmemiz gerekiyor. Eğer tüm formlardaki yaşamları, o formlarda yaşamanın nasıl olduğunu bilmezsek hayatı bütünüyle nasıl anlayabiliriz ki? Biz insan olarak başlamayız. Bu form çok sonra gelir.                                                                              Bilinç tekamülünde ruhun ilk adımı hayal edilebilecek en basit formda yaşamı deneyimlemektir: elemenler; hava ve diğer gazlar, sıvılar, kaya gibi katılar ve hatta yeryüzünün bir parçası. Her şey enerjidendir ve her şeyin bilinci vardır! Yeryüzü okulunda, diğer okullardaki daima en baştan başlarsınız.                                                                              Bir sonraki yazımda, tekamül bilincinin sonraki düzeyini yazacağım: bitki, hayvanlar alemi ve Doğa Ruhlar topluluğunda yaşamı deneyimlemek.
Dolores Cannon

11 Eylül 2014 Perşembe

Michelle Knight - Beni Bulun Kitabı Hakkında


Yazıya başlamadan önce ufak bir not eklemek istiyorum. Kitabın orijinal adı Finding Me, dolayısıyla  Kendimi Bulmak olarak da tercüme edilebilir ki bunun daha uygun olduğunu düşünüyorum, çünkü burada sadece kaybolmuş ve sonrasında bulunan bir kadının hayatı değil, yolunu korku ve karanlıkla kaybetmiş ancak sonunda sevgi ve ışığı bularak yolcuğuna devam eden bir ruh anlatılıyor.
Çok sevdiğim ve meleklerin bana getirdiğine inandığım canım arkadaşım Handan bana bu kitabı gönderdiğinde heyecanla açıp okumaya başladım. Kimin yazdığını Handan bana “kaçırılıp 11 yıl boyunca bir evde hapis tutulan bir kadın” diye açıkladığında en çok merak ettiğim konu 11 yıllık esaretten sonraki dönüşüm sürecinin nasıl olduğuydu. Ve açıkçası biraz da bunun merakıyla kitabı iki günde bitirdim. Kitabı okurken de Michelle’in hayatına daha spiritüel ve karmik bir gözle bakmaya çalıştım. Eğer Michelle benim danışanım olsaydı ona neler söylerdim?
Kitabın henüz ilk sayfalarında Michelle “Ben daha kaçırılmadan kayıptım” diyor ve ailesiyle olan yoksul hayatını anlatıyordu. Kullanılmış giysiler, yarı tok yarı aç geçen günler, ilgisiz anne ve baba, bakmak zorunda olduğu kardeşleri ve henüz çok küçükken başlayan taciz ve tecavüzler. Haliyle “ben değersizim, kimse beni sevmiyor” ve “yokluk” inancı ortaya çıkıyor. Belli bir dönem sonra da bunun rutin olacağına ve böyle olması gerektiğine zihin inanıyor. Karanlık ya da Ego diye tabir edilen kısım diyor ki “sen değersizsin, yeni kıyafetleri, yemekleri ve sevilmeyi hak etmiyorsun” ve bu cümle Michelle’in her şeyi kabul etmek, hiçbir şeye ses çıkarmamak kurallarından oluşan sessiz anlaşmayı imzalamasına neden oluyor. Böylece Michelle hayatta “kurban” olmayı seçiyor. Bu öyle bir seçim ki boyu bile uzamıyor 120 santimde kalıyor.

Michelle’in Melekleri
Elbette Işık yanı ona melekler gönderiyor, ışığı “alması” için ancak Michelle “kurban” rolünü bırakamadığı için bu melekleri kimi zaman görmüyor, kimi zaman da onların yardımını kabul etmiyor.
Okuldaki öğretmeni ona her şeyin yolunda olup olmadığını sorduğunda gerçeği söylemiyor. Bir öğrenci ona yardım teklif ettiğinde bu yardımı kabul etmiyor. Evden kaçtıktan sonra çoğu zaman yemek yediği ve ayinlere katıldığı kilisenin rahibinden ya da onu tanıyan tatlı bayanlardan asla yardım istemiyor.
Roderick ile yolları kısa zamanda ayrılıyor.
Ve dikkat ettiğinizde fark ediyorsunuz ki “çaresizliği” ne kadar çok kabul ederse, ona uzatılmış elleri ne kadar reddederse durum o kadar kötüleşiyor.
Düşünsenize oğlu sosyal hizmetler tarafından alındığında bile onu bu kadar sevmesine rağmen buluşmalara hep geç kalıyor çünkü buluşmanın olduğu yere yürüyerek gitmesi gerektiğini söylüyor. Peki oğlunu bu denli seven bir kadın (yanlış anlaşılmasın onu çok sevdiğini biliyorum) neden bir gece önceden buluşmanın yapılacağı yere gitmiyor? Ya da 3 saat yerine 5 saat önce gitmiyor?
Bu sessizlik ve karanlığa boyun eğiş hali onun 11 yıllık esaretini başlatıyor, çünkü hayır diyemediği için Ariel’in evine gidiyor. Bu süreçte zihni ona adamın söylediklerinin tutarsızlıklarını gösteriyor ama ruhu onun bu süreci deneyimlemesi gerektiğini biliyor, çünkü ruh kendi olmaya o kadar susamış ki kül olup yeniden doğmak istiyor. Bu arada ufak bir not biliyorsunuz Ariel bir başmelek; cesaret ve dünyevi ihtiyaçların başmeleği. Aslında bunlar tam da Michelle’in ihtiyacı olan şeyler değil mi?
Michelle o evden kurtulurken, polise iki kişi haber veriyor bunlardan bir tanesinin adı ise Angel ve Michelle ondan en iyi arkadaşlarımdan biri diye bahsediyor. Aslında Michelle’in hayatındaki herkes tek bir amaç için çalışıyor, onun kendi ayakları üzerinde durabilmesi, istemediği şeyleri reddedebilmesi ve kendi değerini fark etmesi.

Michelle’in Totem Hayvanları
Kelebek ve kurt onun çizmekten en çok hoşlandığı, en çok sevdiği hayvanlar. Biliyorsunuz hepimizin totem hayvanları var ve bu hayvanlar bize ve yaşamımıza dair ipuçları veriyor aslında.
Michelle Kurt desenli tişörtün içinde daha güçlü olduğunu söylüyordu hatta esaret altındayken ona verilen ilk kağıt ve kalemle kurt resmi yapmıştı. Peki totem hayvanlarda kurt neyi simgeliyor?
Kurt içgüdülerine güvenmek, zeka ve özgürlük açlığını sembolize ediyor. Aynı zamanda güvensizlik korkusunu da. Hatta bazı dönemlerde kurt gördüğünüzde hayatınızda bazı şeylerin kötüye gidebileceğini adım atarken iç sesinizi dinlemeniz gerektiğini hatırlatıyor. Michelle, 11 yıl tutsak kalacağı eve girerken içinden bir ses ona inatla hayır diyor ama o dinlemiyor.
Kelebek ise kişisel dönüşümü sembolize ediyor. Kelebek gördüğünüzde hayatınızda ve karakterinizde değişiklik geçirmeniz hayli muhtemel. Ayrıca büyük fırtınaları da ışıkla ve onurla göğüsleyebileceğiniz mesajını da yine kelebek getiriyor. Michelle’in kaçırıldığı gün üzerinde en sevdiği iç çamaşırı var, çamaşırın deseni ise kelebek.

Michelle’in Dönüşümü
Ve bir gün Michelle kendine yapılan tüm işkencelerden arınmaya başlıyor nasıl mı? O evde doğan yeni bir ruh, güzel bir bebek sayesinde. Bir gün orada tutsak olan ve onları tutsak ettiğini düşünüp de asıl tutsak olan Ariel, o güzel bebek sayesinde ışıkla buluşuyor. Kızlar özgürlüklerini kavuşuyor, Ariel için hapishaneye sevk ediliyor. Ama tüm bunlar artık yaşadıkları Michelle’in canını sıkmazsan, orada da sevgiyi ve ışığı bulmuşken yaşanıyor.
Açıkçası ben kitapta o evden çıktıktan sonraki sürecin daha çok anlatılmasını isterdim, şiddet, korku ve karanlık dolu sayfaları okurken, içimden kaç kere dua ettim, kaç kere arındım inanın hatırlamıyorum. Yine bize Yaratıcı Güc’ün her daim yanımızda olduğunu, mucizelerini daima bize gönderdiğini hatırlatması açısından etkili bir kitap.
Michelle özgürlüğüne kavuştuktan sonra her şey için şükretmeye, her şey için mutlu olmaya başlıyor. Hayatına yeni deneyimler sokuyor, kurslara yazılıyor, ilk defa uçağa biniyor. Dilerim hepimiz bu tarz deneyimlere gerek duymadan her an hayatımızdaki her şey için şükredebilir, her şeyi mutlulukla kabul edebiliriz.

Işık ve sevgiyle...