9 Eylül 2013 Pazartesi

Grian'ın Bahçıvan'ından


Dönüşüm
Soğuk ve yağmurlu bir gecede, bahçıvana sıklıkla akıl danışan, güzel fikirleri olan genç bir adam kulübeye geldi.
Ziyaretini bekliyor olmasına rağmen, adam kapıyı açtığında eliyle içeri davet etti bahçıvan. Islak paltosunu çıkarmasına yardım etti ve ateşin yanına oturmaya çağırdı.

Ellerini biraz ısıttıktan sonra genç adam sordu:
"Dostum, kalbimde derin bir huzursuzluk hissediyorum. Delikanlılığımı geride bırakıp bir erkek gibi düşünmeye başladığımdan beri etrafımdaki dünyyaı gözlemliyorum. İnsanoğlu ve doğayla ilgili harika şeyler öğrendim. Ama her seferinde, ruhumu parçalayacak ve beni üzecek başka şeyler de öğrendim. Gördüm ki dünyada adaletsizlik ve şefkatsizlik var. Hasta ve fakirlerin gözlerinde umutsuzluğu gördüm. Hırsın pençelerini insanların kalplerine geçirdiğini ve nefretin kardeşler arasında mantık ve adalet üzerine sis perdesi gibi indiğini gördüm. Ve bunları her görüşümde kafası karışmış kalbim neden bu kadar çok mutsuzluk var diye feryat ediyor ve ruhum gökyüzüne haykırıyor isyanla. Ve sanırım herkes neşe ve uyum içinde yaşayabilsin diye bu dünyayı değiştirmek istiyorum. Ama, bir adam bu kadar üzüntü ve yıkıma karşı tek başına ne yapabilir ki?"
Genç adam yüzünü ellerinin arasına saklayarak sessizliğe gömüldü.
"Dünyayı değiştirebilirsin" dedi bahçıvan yumuşak bir ses tonuyla.
"Sadece bir adam dünyayı nasıl değiştirebilir ki?" diye sordu genç adam.
"Kendini değiştirerek" oldu bahçıvanın cevabı.
"Anlamıyorum. Sadece bir adam değişirse insanlık nasıl değişebilir ki?"
"Her bir insan, görüntüsü kozmosun derinliklerine coşkuyla yayılan tüm insan ırkıdır," dedi bahçıvan yanmakta olan ateşe bakarak. "Bir insanoğlu kendini ne zaman Işık okyanusunun derinliklerine bıraksa, tüm insanlar onun iyiliğinin ışıltısına kapılırlar."
"Hala anlayamıyorum,"dedi çocuk safça.
"Anlamak zorunda değilsin. Kuşlar uçma mekanizmasını anlamazlar, ama uçarlar. Uçmak onlar için insanların Aşka kavuşması kadar doğaldır."
Yanmakta olan odunlar, bahçıvanın son sözleriyle şiddetli bir şekilde çatırdadı. İki adam da şöminedeki danseden alevlerin gölgesine kapılarak bir an sessizliğe gömüldüler.
Genç adam önce bahçıvana, sonra şüpheli gözlerle tekrar alevlere baktı. Başını çevirerek bahçıvana bir kere daha baktı ve sonunda kararını verdi.
"Peki kendimi değiştirmek için ne yapmalıyım?"
"Uğraşma," diye cevapladı bahçıvan gülümseyerek.
Çocuğun yüzüne bir şaşkınlık ifadesi yerleşti ve tek bir kelime bile edemedi.
"Denemezsen elde edemezsin" diye devam etti bahçıvan.
"Kendi içindeki değişimi istemelisin ve dönüşümün gerçekleşebilmesi için açık olmalısın. Ama eğer tahrik edersen, seni yaralı ve incinmiş olarak bırakacak bir çatışma başlar kalbinde. Sadece kalbini aç ve Hayatın doğru olacağına karar verdiği bir anda dönüşümün gerçekleşmesine izin ver.
"Bir kuşa nasıl uçması gerektiği öğretilmez. Bir balığa kimse nasıl yüzmesi gerektiğini açıklamaz. Sadece bir gün kendilerini suya ve denize atarlar ve kalanı doğaları halleder.
"Sevmek bir insanın doğasında vardır. Okyanus kadar büyük bir sevgi, herşeyi kapsayan bir sevgi. İnsan kendini cömertçe Hayatın dalgalarına bırakmalıdır. Kalanını kendi doğası halleder.
Ruhundaki dönüşümü sağlayacak olan Aşktır, ve onunla dünyanın dönüşümü başlar."
Düşüncelere boğulmuş olan bahçıvan alçak bir sesle sözlerini bitirdi:
"Bir insan Aşkı bulduğunda, tüm dünya onun ihtişamıyla irkilir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder