29 Nisan 2013 Pazartesi

Dolores Cannon II - Yaşamın Amacı


Uzunca bir zamandır blogumu güncellemiyordum, sanırım doğru zaman şimdiymiş. Bugün Dolores Cannon'ın da tecrübelerinden yola çıkarak dünya ve evrenin oluşumu, yaşamların nedenlerin, ölüm öncesi ve ölüm sonrasını yazmak istedim.
Tanrı (siz bu kelime yerine inandığınız her  neyse-evren, ilahi güç, Allah onu kullanabilirsiniz) ilk başta yalnız kocaman bir enerji formuydu. Saf sevgiden oluşan parlak bir ışıktı. Bir gün meraklandı ve daha fazlasını öğrenmek için kendi suretini yarattı. Bu suret evreni ve diğer tüm yaratılanları kapsıyordu. Bunların da hepsi minik ışık parçacıklarıydı. Ve Tanrı, çocukların gidin ve tecrübe edin, öğrendiklerinizi bana getirin dedi.
Böylelikle rollerimiz, görevlerimiz oluştu. Her birimiz farklı okullara dağıldık, öğrenmek ve deneyimlemek üzere. 
Tanrı'nın parçası olduğumuz Kur'an-ı Kerim'deki Hicr Suresi'nin 29. ayeti Allah'ın parçası olduğumuzu göstermekte; "Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!"...
Evrendeki her şey aslından aynı enerjiden geliyor, o güzel ışıktan. Dolayısıyla spiritüel düzeyde bakıldığından iyi ya da kötü yok. Sadece deneyimler ve deneyimlerle elde edilen çıkarımlar var.
Deneyimleri toplamak için Dünya'ya geliyoruz, çeşitli sınavlara tabi tutuluyor, hazır olduğumuzda da tekrar Tanrı'ya-kaynağa dönüyoruz. Öğrendiklerimizi paylaşıyor, neleri değiştirmemiz gerektiği konusunu değerlendiriyoruz. Aslında Dünya'da dahi %100 sevgi olabilmeyi hedefliyoruz, her yaşamda biraz daha, biraz daha sevgiyi seçiyoruz. Bir sonraki yaşamımızda neleri deneyimlemeyi istediğimize karar verip, o yaşamda bizim için önemli görevler üstlenecek kişileri seçiyoruz, anne-babamız, eşimiz, bize büyük dersler verecek kişiler gibi. Sonra da tekrar Dünya'ya diğer bir deyişle okula dönüyoruz. Seçtiğimiz sınavları teker teker deneyimledikten sonra da kaynağa geri dönüyoruz. 
Dolores Cannon, Ölümün Ötesi adlı kitabında, ruhların bilinç seviyesine bağlı olarak farklı düzlemlere gittiğini söylüyor. Aşağı Astral, Orta Astral ve Yukarı Astral olarak adlandırdığı bu düzlemlerden ilki yani Aşağı Astral'da; negatif enerjili ruhların bulunduğunu söylüyor, bu kişiler Dünya'dayken bağımlısı olduğu şeyler neyse onların bulunduğu yerlerde olmayı tercih ederler (alkolik kişilerin alkolün bol olduğu yerlere gitmesi gibi) Dünya ile Kaynak arasında olduklarından bu mekanlara gidip, bağımlısı oldukları şeyi deneyimlemeye çalışsalar dahi başarılı olamazlar ve bunu fark ettikten sonra rehberleri onları alıp şifahaneye götürür.
Orta Astral: kişilerin ölmeden önceki cennet anlayışlarına göre yaratılan boyuttur. Kimi ailesiyle pembe pancurlu bir evde, kimi ise muhteşem bir bahçede huzurla vakit geçirir. Zaman geldiğinde ise rehberler gelip bu kişileri hayatlarının değerlendirilmesi için götürür. Değerlendirme aslında ruhun ta kendisi tarafından gerçekleştirilir, o hayat film şeridi gibi tekrar hatırlanırken, kişi neleri daha farklı yapabilecek olduğunu keşfeder, pişman olduğu noktaları nasıl telafi edebileceğini de kişi kendi seçer.
Yukarı Astral:şifahanelerin, okulların, kütüphanelerin bulunduğu en yüksek mertebedeki ruhların gittiği düzlemdir. Bu düzlemi Nosso Lar adlı filmde de detaylı bir şekilde görebilirsiniz.
Ruhlar, çok daha fazla deneyimi, daha hızlı bir şekilde alabilmek için Dünya'ya gelmeyi seçerler. Çünkü en karmaşık duygular ve en bol duygu çeşidi Dünya'dadır. Deneyimlemek için gelinen bu güzel okulda asıl amaç %100 sevgi olduğunu hatırlayarak, evrenle 1 olarak deneyimleri biriktirip yuvaya geri dönmek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder