28 Şubat 2013 Perşembe
Melekler Ve Çakralar I
Çakralarımızı hayat enerjimizin bedenimizdeki akışını sağlayan çarklar olarak düşünebiliriz. Şu anda 7 çakramız aktive durumda. Altın Çağ itibariyle ise aktif çakra sayımız yavaş yavaş 13'e çıkacak.
Hayat enerjimizin doğru şekilde akışta olması dengeli bir şekilde yaşama devam etmemizi sağlıyor, çakralarımızdaki tıkanıklıklar ise dengemizi bozuyor, ruhsal, bedensel ve zihinsel olarak blokajlar yaratıyor, kimi zaman da bedensel uyarılara yol açıyor.
Bu yazımda halihazırda aktif olan 7 çakramızı melek enerjileriyle nasıl uyumlayabileceğimizi anlatmayı deneyeceğim :)
Çakra uyumlamaları genelde yere en yakın olan çakradan yani kök çakradan başlar. Kök çakramız yakut rengindedir ve omuriliğin alt ucunda bulunur. Dünyaya uyumlanma, dünyada kendini ve sevdiklerini güvende hissetmek,bedensel sağlık, yaşama sevinci ile ilgili olan çakrayı korkulardan arınmamıza yardımcı olan Başmelek Mikail ile açabilir, şifalandırabiliriz.
Kök çakranın biraz üstünde, turuncu renkteki sakral çakramız bulunur. Sakral çakra yaratımların çakrasıdır. Bize kendi gerçekliğimizi, kendimizin yarattığını hatırlatır. Ayrıca dünyevi ihtiyaçlar ve cinselliğin de enerji merkezidir. Allah'ın dişi aslanı anlamına gelen ismiyle, dünyevi ihtiyaçların, bereketin ve cesaretin meleği olan Başmelek Ariel ile bu çakramızı melek enerjilerine uyumlayabiliriz.
Solar Pleksus çakramız güneş sarısı renktedir. İrade, güç, otonominin merkezi olan çakramızı , tüm problemleri çözebilmek için içimizdeki bilgeye dönmemiz gerektiğini hatırlatan Başmelek Uriel ile şifalandırabiliriz.
%100 saf sevgide olanların kalp çakrası Pembe, bu yolda ilerleyenlerin kalp çakrası ise zümrüt yeşili rengindedir. Kalp çakrası sevginin merkezidir. Aynı zamanda beden-zihin, eril-dişil dengelerinin de sağlayıcısıdır. Saf sevginin başmeleği Sankriel ile kalp çakramızı saf sevgiyle doldurabiliriz.
Gökyüzü mavisi rengindeki boğaz çakramız, kalbimizden -zihnimizden değil:) - geçenleri sevgi ve ışıkla kelimelere dökebilmenin çakrasıdır. Danışanlarımın çoğunda boğaz çakrası genelde şifalanma ihtiyacı duyuyor, şifalandıktan sonra ise neredeyse tüm danışanlarım aynı tepkiyi veriyor "o kırılır, bu kızar diye hep içime atıyordum, söylemeye başladıktan sonra fark ettim ki benim sonuçlar düşündüğüm gibi olmuyor". İletişimin başmeleği Cebrail ile bu çakrayı melek enerjisine uyumlayabiliriz.
alnımızda iki gözümün ortasında ve biraz yukarısında kobalt mavisi rengiyle üçüncü göz çakramız yer alıyor. Üçüncü göz çakrası oldukça mistik bir çakra, vizyonlar, durugörülerin çakrası. Bence daha da önemlisi bir parçayı değil bütünü görmemize yardımcı olan çakra. Böylelikle daha az üstümüze alınıyor, korkularımıza çok daha az yenik düşüyoruz. Her şeyin özünde sevgi ve ışık olduğunu fark ediyoruz. Bu güzel çakrayı sevgili Başmelek Rafael ile şifalandırıyoruz. Onun şifa enerjisi bütünü fark etmemize yardımcı oluyor.
Son olarak başımızın tepesinde, taç çakramız yer alıyor. Bu çakra spiritüellikte en yüksek mevkinin rengi olan mor renkte. Taç çakramız üst benliğimiz, ruhsal rehberimiz, melekler ve sevgili Allah ile iletişimde olmamızı, onların mesajlarını net bir şekilde almamızı sağlıyor. Bu güzel çakrayı da Başmelek Raziel'in ışığı ile uyumluyoruz.
Çakra meditasyonu için
Gözleriniz kapalı tamamen rahatlayın, derin nefeslerle tüm düşüncelerden arının, anı hissedin, anı yaşayın. Sonrasında ilgili başmelekleri yanınıza çağırın - isimlerini bilmek zorunda değilsiniz, niyet edin yeter. Kök çakranızdan başlayarak her bir çakranıza vakit ayırın, onları hissedin, orada herhangi bir blokaj olup olmadığına dikkat edin.
Kök çakra: Allah ve Melekler tarafından korunuyorum, ben ve sevdiklerim güvendeyiz. Kök çakramı sevgi ve ışıkla, Başmelek Mikail'in yardımıyla şifalandırıyorum şimdi.
Sakral çakra: Kendi gerçekliğimi kendim yaratıyorum, hayatımın sorumluluğunu alıyorum, kurban ve suçlu olmadığını biliyorum. Benim hayatım ışık, sevgi ve mucizelerle dolu. Sakral çakramı sevgi ve ışıkla, Başmelek Ariel'in yardımıyla şifalandırıyorum şimdi.
Solar Pleksus çakrası: Gücümü elime alıyorum, problemlerin olmadığını onların yaşam derslerim doğrultusunda başarıyla dönüştürdüğüm sınavlar olduğunu biliyorum. İçimdeki bilgeyle ışık ve sevgi yolunda ilerliyorum. Solar Pleksus çakramı, sevgi ve ışıkla, Başmelek Uriel'in yardımıyla şifalandırıyorum şimdi.
Kalp çakrası: Çok seviyorum ve çok seviliyorum. Kendimi bu halimle onaylıyorum, mükemmelim. Kalbim sevgiyle doluyor, sevgi dünyama yayılıyor. Kalp çakramı, sevgi ve ışıkla, Başmelek Sankriel'in yardımıyla şifalandırıyorum şimdi.
Boğaz çakrası: Kalbimden geçenleri kelimelere döküyorum. Sevgiyle kurduğum cümleler, sevgiyle dönüyorlar bana. Boğaz çakramı, sevgi ve ışıkla, Başmelek Cebrail'in yardımıyla şifalandırıyorum şimdi.
Üçüncü Göz çakrası: Parçayı değil bütünü görüyorum. Meleklerin mesajlarını, durugörü, vizyonlar ve rüyalarla alabiliyorum. Üçüncü göz çakramı, sevgi ve ışıkla, Başmelek Rafael'in yardımıyla şifalandırıyorum şimdi.
Taç çakra: Üst benliğim, melekler, ruhsal rehberim, sevgili Allah ile iletişimdeyim, onların mesajlarını net bir şekilde alabiliyorum. Taç çakramı, sevgi ve ışıkla, Başmelek Raziel'in yardımıyla şifalandırıyorum şimdi.
Eğer her birini nasıl hatırlarım diyorsanız şu şekilde de niyet edebilirsiniz:
"Sevgili kök çakram şimdi seni ışık ve sevgiyle kucaklıyorum. Seni meleklerin enerjisine uyumluyorum. Tüm blokajları şimdi sevgiyle şifalandırmaya niyet ediyorum." Ya da içinizden gelen cümlelerle çakralarınızı onurlandırın ve şifalandırın.
Sabahları bu çalışmayı yaptığınızda, çok daha rahat ve huzurlu olarak güne başladığınızı hissedeceksiniz.
Işık ve sevgiyle kalın.
Damla
www.kimimila.com
20 Şubat 2013 Çarşamba
Zaman ve İlahi Düzen
Siz de benim gibi zamanlama ve dakikliğe önem verenlerden misiniz ya da bir zamanlar öyle miydiniz?
Şu anda öyle olanlara harika bir haberim var, evren sizi törpüleyecek ve gün gelecek pes edeceksiniz :)
Zaman nedir? Zamanı kim yaratmış ya da uydurmuş? Kutsal kitaplarda saat, dakika ya da saniyelerden bahsedilmiyor. Sadece gece ve gündüzden, onlardaki saklı mesajlardan bahsediliyor. Tam da düşündüğünüz gibi aslında zaman insanın icadı ve Einstein'ın dediği gibi göreceli. Onu nasıl tanımlayabilirsiniz? Yakınlarda tanıştığım bir guru şu soruyu sordu: "Kol saatinize bakın ve söyleyin iki saat mi daha uzun yoksa iki saniye mi?" elbette cevap belliydi.
Sonra devam etti "Kaynar su dolu bir tencerenin içinde iki saniye kalmak mı, yoksa çok sevdiğiniz ve uzun zamandır görmediğiniz bir dostunuzla iki saat konuşmak mı daha uzun?"
Eğer zaman da insanoğlunun pek çok icadı gibi geçersiz ve bir yanılsamaysa onu bu kadar önemsemek, kolumuzun, duvarımızın, masamızın vazgeçilmezi haline getirmek niye?
Neden bedenimizin kendi saatini uygulamasına izin vermiyoruz? Uzun zamandır kol saati takmıyorum (daha doğrusu eşimin hediye ettiği saati onun göreceği zamanlar takmam dışında takmıyorum) ve inanın bana şimdiye kadar hiçbir randevuma geç kalmadım. İlk başlarda alarmın sesinden hemen önce uyanıyordum zamanla tamamen bedenime güvenmeyi başardım. Eğer zamanın akışına bu kadar takılmasaydık, bilinmezlikte daha doğrusu sonsuzlukta yol alsaydık bizi gülümseten mutlu eden şeylere daha fazla zaman ayırıp, suratımızı asan durumları daha çabuk geride bırakmaz mıydık? mesai saatleri diye bir kavramın olmadığını düşünün mesela, ya da yaptıklarınızın kalitesinin ona kaç saat harcadığınızla ölçülmediğini...
İnsanoğlu kendi kendini hapsetmeye o kadar alışmış ki... Neden kendimizi hapsediyoruz? "Tüm suç egoda" dediğinizi duyar gibiyim, peki neden her seferinde egoya boyun eğiyoruz? Ego neden bizim kötülüğümüzü istiyor? Aslında ego haşin kahkahalarla bizim kötülüğümüzü isteyen bir cadı ya da simsiyah bir enerji bulutu değil. Unuttunuz mu hepimiz biriz ve bütünüz, bunun içinde egomuz da yer alıyor. Ve gerçekten onunla konuşmaya başladığımızda egonun aslında en derin korkularımızı örtmeye çalıştığını, onların şu ve ya bu şekilde dünyamıza girmesini engellemeye çalıştığını görüyoruz. "Senin düşüncelerin çok saçma bence yönetimle paylaşma" derken altyazıda "Rezil olmaktan, reddedilmekten korkuyorsun ben de bunu engellemeye çalışıyorum" geçiyor. İşte zaman da aslında mükemmeliyetçi olmaya çalışan kurallar ve sınırlarla kendini güvene almaya çalışan parçamızın bir yansıması. O anki haleti ruhiyemize göre ya çok çabuk geçiyor ya da içimize fenalık getiriyor. Sabırsızsak geçmek günler geçmek bilmiyor, tam tadını çıkarmak isterken ise elimizden kayıp gidiyor.
İşte bu noktada başka bir soru kafama katılıyor, peki ya dileklerimizin zamanı nasıl belirleniyor? Çoğu kez melekler ve ruhsal rehberimden işittim zamansızlıkta aslında dilediğiniz anda dileğiniz gerçekleşiyor. Dileğiniz, sizin hazır olmanızı bekliyor. Onu ne kadar çok düşünür, takıntı haline getirirseniz sizden o kadar kaçıyor, tıpkı ikili ilişkilerdeki gibi, kim onu sürekli takip eden, telefonla rahatsız eden, sürekli karşısına çıkan birini ister ki zaten o kişilere sapık denmez mi? O halde dileklerimizin sapığı haline geldiğimizde onların bize gelmelerini nasıl bekleyebiliriz ki? Tek yaptığımız kendi kendimizin önünü tıkamak. Bu konunun bir diğer parçası da ilahi zamanlama, meleklere inandığımızı, onlarla çalıştığımızı söylüyoruz, Allah'ın sevgisiyle sarmalandığımıza bu muhteşem düzenin bir parçası olduğumuza inanıyoruz. Herşeyin dengede ve düzende olduğunu biliyor, kendimizi akışa bırakmayı seçiyoruz. Derken dileklerimiz hemen olmadığında, çok istediğimiz birşeyin tarihi ötelendiğinde ya da iptal edildiğinde ise mızıkçı çocuklar gibi ağlamaya başlıyoruz. O an akış anlamını yitiriyor, ilahi düzen ve takdir-i ilahi de. Bir anda en doğruyu bizim bildiğimizi iddia ediyoruz içten içe, bu şimdi olmalıydı neden olmadı?! Oysa ki her iptal ve öteleme çok daha iyisinin, çok daha güzelinin gelmekte olduğunun müjdesi. Kendi yarattığımız zamanda kalıp, akışı gözden kaçırdığımız her an müjdelerimizi de uzaklaştırıyoruz kendimizden ve bunu fark edene kadar geceler, gündüzler ve ömürler geçiyor.
"İlahi zamanlama ve akışı tamamen kabul ediyorum. Attığım her adımın, kalbimden geçen tüm dileklerin, farkında olduğum ve olmadığım tüm ihtiyaçlarımın benim ve bütünün en yüksek hayrına olacak şekilde, gerçekleştiğini biliyorum. Kendimi ilahi düzenin engin akışına bırakıyorum. Bedenim, zihnim ve ruhum sevgili Allah'ın yüce ışığı ve sevgisiyle doluyor. Güvendeyim, huzurluyum ve mutluyum. Kaynakta tezahür eden tüm mucizeler, teker teker dünyamda gerçekleşiyor. Kalbimdeki sevinç yüzüme yansıyor, ışığım artıyor. Dünyamı sevgimle kucaklıyorum ve onu tamamen sahipleniyorum. Dünyam müjde ve mucizelerle doluyor, ışığım, sevgim ve inancımla mutluluğum katlanıyor."
Etiketler:
Allah,
başmelekler,
denge,
ego,
evren,
ışık,
ilahi düzen,
ilahi zamanlama,
korku,
melekler,
sevgi,
www.kimimila.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)