Papatya seans için geldiğinde öncelikle çakralarını taramamız gerektiğini
hissettiğim. Kalp ve boğaz çakralarında sanki birbirine bağlı duran düğümler
vardı. Bana kendini bildiğinden beri çoğu zaman başkalarını kırmamak adına
hissettiklerini, düşündüklerini içine attığını söyledi. Beraber çalışmamızı
düşündüğü konuyu sonraya bırakıp, bunun için çalışmaya başladık.
Geçmiş yaşamlarında hem beni, hem de Papatya’yı en çok etkileyen kuğu
olduğu yaşamıydı. Eskiden sürüsü ile beraber özgürce yaşarken, birileri onu
yakalıyor, kanatlarının hareketini kısıtlayıp minicik bir gölete atıyorlardı.
Etrafında bir sürü insan ona bakarken, o güzel kuğu tek başına yüzmek
zorundaydı. İçindekileri haykırmak istiyor ama konuşamıyordu. Tıpkı şimdiki
yaşamında olduğu gibi. Allah’ın izni ve meleklerin yardımıyla yaptığımız şifa
çalışmasından sonra, Papatya’ya özel hazırladığımız olumlama
cümlelerini de tekrar etmesinin etkili olabileceğini söyledim. Olumlama
cümleleri ruhumuzla yaptığımız şifalanma terapilerinden sonra, zihnimizin de bu
terapilere dahil olmasını kolaylaştırıyor. Ayrıca bu cümleleri sevgiyle her
kurduğumuzda evrene de mesaj göndermiş oluyoruz J Çekim yasası devreye giriyor.
Sonraki günlerde Papatya sevinçle beni aradı; “Artık içimden gelenleri
olduğu gibi söylüyorum, içime atmıyorum. Fark ettim ki korkularım yersizmiş.
Sözlerim sevgiyle dönüyor bana. Ayrıca uzun zamandır konstipasyon sorunum vardı, o da şifalandı”. Aslında hastalık diye bir şey yok, sadece
bedenimiz bize mesajlar vermek istiyor bunu da uyarıcılarla yapıyor.
Dolayısıyla hastalıktan çok bu uyarıcıların ne demek istediğine
odaklandığımızda ve mesajı aldığımızda uyarılar kendiliğinden yok oluyor. İçine
atmak ve içindekileri tutmak ile konstipasyon nasıl de birbirine benziyor değil
mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder